Köleci sözleşme; köleci ahit, köleci vefa, köleci iman, köleci ikrar, köleci ittifak, köleci deklarasyon, köleci manifesto, köleci bildiri, köleci konsensüs, köleci biat gibi anlamları içerir. Kulluk sözleşmesi özde soyo-toplumsa sözleşme olmakla birlikte; sosyal sözleşme vurgusu çok öne çıkmış olması ile toplumsal sözleşmesi adeta yok edilmiş bir sözleşmedir.

Ön ittifaklıların, ilk aldıkları zorunlu kararlardan biri kendi soylarının; halifeleri olan melez insanlar üzerinde sürmesini istemenin kararıydı.  Sürecek olan etnik ata soy değil, insan olma kazanımıyla ortaya konan ve bunun üzerine ortaya konacak olanlarla sürecek olandı.

Bu da doğada ve doğa içinde; doğaya karşı üretim ilişkisi gücü olan insanın; insanla özgür olma bağ hareketiydi. Yani insan ittifakı bir kültür ve bir uygarlık hareketiydi. Bu da şu demekti. İttifak yalıtılmış olan totemi ortam içinde kendi ata soylarını sürdüren etnik neslin (halefliğin) yerine; insan olma iradi kararını almıştı. Bu karar keyfi karar değil, üreten ilişkiler bağıntılı zorunlulukla ortaya konan ortak bir iradeydi.

Bu üreten ilişki bağıntılı süreç, gruplar arası ortak iradeye göre neslin devamı olacak süreç olmakla kuşakları totem soydan devam eden süreç olmayacaktı.  Yeni nesil; gruplar arası temastan doğacaktı. Böylece ittifak, yeni neslin melez insan olan şimdiki kuşaklar üzerinde sürmesine dair karar vermiş oluyordu. Bu bir milattı.

Ön ittifaklar çok hızlı gelişse de; hızlı gelişme atılımı yapsalar da; gelişmeleri çevreye yönelse de; süreç ekseninin eninde sonunda kendi kendisine yeten olmasının sınırları içine çekilmek gibi bir huyu vardı. 

Gelişmenin içten, dışa doğru olma gelişmesiyle süreç hem kendi kendisine yeterliği içinde salt olması gerekendi. Hem de kendi kendine yeterliliğin, kendi kendine yeten olmamasının da bir arada olan bağ ilişkisi olmasının dinamiğiydi. Totem dönem hem kendi kalmakla, hem kendi kalamamasının bir arada olan dinamiğiyle ön ittifakın, içine gelmişti.

Çünkü kendi kendine yeterlik salt sosyal öznenin kendi başına vereceği bir karar değildi. Bağlaşık eylem yapan; bağlaşık üreten insan; özgür insandı. Üreten ilişkiler sizin irade ve bilinciniz dışında olan nesnellikteydi. Üreten ilişki içindeki değişme; yani nesnel oluş içinde bir değişme olması durumu karşısında kendi kendine yeter olan öznel süreç anlayışınızda da zorunlu bir değişme olması demektir.

Balık tutan bir totem grupla; maden işleten bir totem grup ve mısır üreten bir totem grup vs. bu tür üreten ilişkileri takas etmekle her bir mesleğin kendi kullanımı olan tabu değerine bağlı kaldılar. İşte kendi kendine yeten bir akış sürecini; her biri ayrı ayrı olan bu totem mesleklerinin bir arada olmak isteme ittifakları, süreci değiştirdi. Bir totemi grup, diğer totemi grubun yaptığı iş ve oluşları iki bakımdan yapamazdı.

Bunlardan birinci neden; ilk inşanın nesnel şartları içindeydi. İstese de bir grup diğer grubun yaptığını yapamazdı. Bir grubun işi ve oluşu oluşuyla diğer grubun yapmadığı tabuya ikinci bir neden de şuydu. Bir totem grubun sosyo öznel şartları, diğer grubun yaptığını iş ve oluşun yapılmasına engel oluyordu. Bir totem aitinin işi ve oluş üzerinde; diğer totem gruba benzememesi, mutlak bir tabuydu. Bu, her iki halde de; bir grup aitinin, diğer grup aiti olan iş ve oluşları yapma olanakları, hiç beliremezdi. 

Totem grupların birbirine benzememekle aykırı var oluşlar nesnel tabusu; her bir totem grubun kendi iş ve oluşunu ittifak çatılı, bir ittifak içinde; kendi mesleklerini bir arada yapmalarıyla, ancak aşılabildi.

Yani totem gruplar, nesnel meslekleri nedeniyle; ittifak içinde diğer gruplarla ancak bir arada oldular. Böylece bir totem grup bu kendi dışındaki zorunlulukla kendi kendisine yeten özne-nesneli süreçler olmaktan çıkmış oldu.  Günümüze gelelim. Tarımcı ve ekici olan mesleklerin içine traktörün sokulması demek; kendi kendine yeten tarımcı grupların, kendi içlerine de; kaportacıyı, elektrikçiyi, boyacıyı, tamirciyi, lastikçi vs. almakla onlara bakma zorunluluğu ortaya çıktı. Kendi kendine yeten tarımcılar; bu durumda kendi kendine yetmez oldu. Başka bir kendi kendisine yeterlik olma haline geçtiler.

Kısacası kendi kendisine yeterlik olan ekici durum; kendi iç zorluklarının kolaylığa dönüşme yansıması vardı. Ekicilerin zorluklar traktöre etkimişti. Yani ekicilerin zorlukları araç gereç türü işlev nesnelerin bulunup ortaya konması yansıması olmuştu. Böylece ekici tarımcı grupların zorlukları, kendi üzerine kendi etkimesiyle tarımcı ekicilerin traktör üzerine bir etkimesi olmuştu.

Traktör de kendi zorunlu bağıntıları yüzünden vidasıyla, kablosuyla, contasıyla, şanzımanıyla bilyesiyle bunların bakım onarım ve yağlanma gibi onlarca işlev durumlarının karşılanmasıyla birlikte ekici ve tarımcılar üzerine yansıma dağılımı yaptı. Yani süreç dönüştü. Bu yeni yansımaların yeni ve ön görülemez olan durumları da tarımcı gruplar üzerine, başka meslekler bağıntısı olmakla yansımıştı. Kısacası bu bir sürecin kendi üzerine kendi etkimesiydi.

Yani sizlerin üreten ilişkiler içindeki temel referanslara bağlılığınız vardı. Bu bağlılıkla siz dıştaki sosyal bir bağ ve sosyal bir yaşam içindesiniz. Bu sizin sosyal bir bağ ve sosyal bir yaşam içinde kendi kendiniz olmakla kalmanızdı. Ama traktör olgusu sizin kendi kendinize, kalmanızı; traktör olgulu yeni bağıntılar üzerinde değiştiriyordu. Değişme olan traktör yine temel referansa göre oluyordu. Ama araya kaportacı, boyacı, traktör tamircisi gibi bambaşka boşluk devinmeli süreçleri de alıyordu. Bu nedenle de tüm süreçli devimler; orada kalınmaması gerekenlerdi. 

El manalı sosyal anlayış ta; “El’inizden başkasına kulluk etmeyin. Kulluğunuz, başka El kullukları gibi olmasın” demekle totemi sosyal süreçlere benzer yansıma içindeydi. El mana anlayışı kendi kendisine yeterli kalmamayı; en fazla olukla yerine getiren düşünce olmasıyla kendisini düşünce fırtınası içine sokuyordu. İlahi ittifaklı gelişmişlik süreç olguları; kendi kendisine aynı kalmak isteyen ön ittifaka karşı üstün geldi. Bu üstün gelişin düşünce fırtınası ön ittifakı sürecini El süreçli düşünce oluşla öne çıkardı.

İlahi İttifaklar melez soyu meşru etmişti. Melezlik meşruiyeti içinde olan kuşaklar; melezliğin tarihini kulaktan kulağa hikâye etti. Melezliğe ilişkin tarihi hafızanın oluşturulması söylemleri; sosyal kültürlü anlayış içindeki izana, süreci anlatımın dili oldu. Kısacası, köleci dönemle birlikte erken dönemin tarih dili, hikâye dili oldu.  Köleci dönemin ve erken dönemin hikâye dilidir.

İşte ön ittifaklı ilk girişme içinde olup bitenlerin, sosyal hafıza dili içinde hikâye dili olmakla söylenmesi şöyleydi. İttifakı ortak irade; "ben bir halife yaratacağım" demiş oluyordu. Burada halife yaratmanın bek raundu içinde olan nesnel değiştiricilerden hiç bahis yoktur.  Ama insanın köle olması da yoktur.  Siz yağmuru; ittifakları vs. nesnel süreçlere göre açıklarsınız. Oysa sosyal dil her şeyi insana göre açıklar. Örneğin totem gruplar farklı kullanım değeri üretmişti. Ön ittifaklar totem grupların kendi ürünlerini kendi aralarında değişim yapmaları esasına göre dizaynla, ittifakı ortaya çıkarmışlardı.


( Tarihin Kulluk Sözleşmesi 1 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 21.06.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu