Nerede bu vuslatın eflâka peydâ oluşu , Nerede cihân'ın aşk'a pâyidar oluşu .
Bu nur-i azam dan inen nasıl bir gâye ,
Yok mudur eden mazlumu himâye ?
Bu nasıl afâk-ı taaccup ilâ nur'un sarışı ,
Nerede o gözlerle geceme derd katan yârin bakışı .
Bu nasıl bir hâl ki mâtem sarar her yanımı ilâhi ,
Duyup duymayan kalmadı , bunca ahâli .
Bilinmez âşık zâtın hâli ,
Tarife mümkün dahi değil ahvâli .
Bu nasıl bir ihanet yelesi ki , dehşet ,
Ortalık kum gibi , tufân gibi vahşet !
Kaynıyor her çeşm-i başında gıybet ,
Dillerde cehâlet yer almış , kalmamış sükûnet !
Aşk her lahzân'ın altında yatan muhitli gece ,
Aşk'ı anlatmaya mümkün olmayan nice hece .
Kelimeler , telaffuza yeltendikçe kahroluyor ,
Telaffuz etsem , kelimeler bana kin duyuyor .
Bir firâk mahâli , aşk denilen mâtem
Kimisi mâtem uğrunda çeker duman ile dem .
Gâye , bütün ervâh-ı ayağa kaldırmak ,
Be hey cahil ! Gâyen kibre müstehâk olmak .
Geldi bir sadâ , o muhitli serzenişten ,
Her makbere indi bir beden , ayrıldı eşinden .
Bir nazar ki gözler , afâkı çatlatır ,
O gözlerin içinde ki muhit , muhibbi'yi ağlatır .
Kılma derd-u cânımdan beni ırâk ,
Edemedim yıllarca bu derdden firâk .
Kalbim , bu mahşer-i cihân-ı seyretmekte ,
Görsen , nice matem uğruna gönlüm , nice dem çekmekte .
Şimdi aşk denilen o ulvi fırkâ ,
Derviş'in odunudur sırtına giydiği hırkâ .
Bir refik kıldı aziz , ettiği duâ ,
Aşk'a hasret kalan nice nisâ .
Anlamaya hâlin bu sebilini , gâyemiz hak !
Hakk'ı anmaktır asliyyetinde aşk olan muhakkak !
Çeşm-i nazarında bir esbâb ey yâren ,
Yâr olmak ilâ bitmeyen , nice mâtem !
Kılındı her evsâna bir muhib divânından âşık ,
Aşka aşık olanlar asliyyette garib bir kaçık !
Selâm olsun ey nûr-u cihân gibi aşk'a inen dem ,
Bir çay gibi koyu kılınmış bu derde verilen mâtem !
Selâm olsun bu muhibbi derdine kılınmış râm ,
Senden ğayrı aşk , daim bize harâm !
Hâsılı Vesselâm ...