Yerle yeksan mabedin içimiydi matem,
Soluksuz hücrelerin de kutsalı
Edindiğim her izlenim;
Yine ufkun hazanı,
Yine hazanın dergâhı,
Demlendikçe uzvunda kelamın
Dertli deyişler türeten bir defter-i
kebir misali
Sayılarla eşleşen soyağacım.
Kuruyan yaprakların derdine düştüm
madem,
Salgın hezeyanların da çeperinde
İçli beyitlerin söyleştiği
Şu beyaz sayfa.
Aklarım da aklarım ömrü
Atanırım en deli makama
Sevda dediğin mi derdi tasası
benliğin?
Derli toplu bir kanun nazarında
Edilgen imlerden sırıtan bir tebessüm
ertesi
Kayıp da düşmeyi maharet bildiğim
Yorgun lehçemin tadı damakta kalan
reçinesi.
Aşkı mabet bildik de ne oldu
Gönüllerin sultanı dertli mirim?
Mimlendikçe biteviye kimi dost
bildikse
Esti acılar efil efil.
Kutsanan sevdaların nazarında
Saklı deyişler yine ölü şairlerin
mezarında
Bıçkın şiirler nöbete duran her gece,
Rahmeti ise hep Tanrı’da saklı
Zehir zemberek deli fiiller,
Türerken adım başı
Dostane bir terennüm hayal ederim
Hırpani devingen döngüde
marifetmişçesine
Kaynayan nefisler hem de ikramı
İblisin sofrası.
Aşkın nazım çatısı
Kara kuru bir gölgede
Metruk bir kuytuda
Hangi bilmece ise
Yine sisli surelerde
Aydınlığa çıkmanın temennisi belli ki
Tecellisi safi yalan bir beyan
Kazanımı içli bir şiir,
Geceden geceye akan.
Günü bile tehir eden zifirin karanlık
rütbesi
Yine es kaza aşkı ve
Pür-neşe bedelleri de istimlâk eden
kader.