Sevdalı bakışlar kondurabilirim
Şiir nezdinde saygın bir yürek sesini
de
Susturabilirim kendimce.
Gönülsüz bir şarkı olmaktansa
Ölgün bir şiire konabilirim
Gecenin ziftini akıttığım
Merhalesinde enginliğin
Bir de zifiri karanlığa
Dur, diyen bekçinin de öfkesi
olabilirim.
Bıçkın imgeler tetiklerken sair
heceyi,
Sevgim ufalanırken densizce
Seğirten bir yüreğe nazire edip de
Kıyama durmuş bir gölge mahiyetinde
Tozunu attırırım evrenin:
Lakin ne için, diyenlere
Ses etmeden çekilirim usulca menzile.
Bir kademe ve bir tane daha
eklenirken
Ufkun tarhına
Şerh düşeceğime
Mazimi diriltirim sessizce
Hele ki çocuk düşlerime
Sitem eden kurbağa prensi
Bir kez bile öpmeden
Karınca misali taşırım tüm imgeleri
Şiir denen yuvaya.
Olsam da bir başıma… dememi tensiye
eden
Tanrı nispetinde
Büyürken göz bebeklerim
Beklediğimi mimlerim kendimce.
Heyhat… dememi bekleyenlere
Gıpta dahi etmeden
Kınımda ne yalan ne hazan taşırım
Dememe de kimseler aldırmadan
Kocaman bir kahkaha atarım ansızın
Duyduklarına inanan deli eşrafın
En sakin üyesi olduğumu zanneden
Buruk niyazlarımda bile göklere
çıkardığım
Onca beşerin nazına niyazına
Aldırmadan.
Kimse getirmese de dolduruşa
Boşboğaz bir cümle peyda olur
dercesine
Sığındığıma şükrederim,
Haznemde yana yakıla nöbete duran
meleklerime
Fısıldarım son kez:
Kanatlarınızı bana ödünç verin.
Verin ki;
Süzüleyim gök kubbenin en tepesine;
Bilirim ki bekleyenlerim var,
Dememe ne hacet,
Tanrı bilirim ki
Duyacaktır sesimi.