TAÇSIZ KRALİÇELER: ANNELER
‘Meleğimin Adı
Ne?’ başlıklı bir hikâyeyi; Menekşe
Kokulu Hikâyeler adlı, bilinen bir yayınevinin kişisel gelişim serisi olan
kokulu kitap serisinden, 69 adet hikâyeden derlenen bir eserin içinden
beğendiğim bir düzyazıyı seçtim sizlere:
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Allah’a sormuş:
“Allah’ım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?”
“Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün ninniler söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.”
“Peki, insanlar bana bir şeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım?”
“Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.”
“Peki, Allah’ım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?”
“Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.”
“Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak?”
“Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.”
“Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.”
“Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana ulaşmanın yollarını sana öğretecek.”
O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:
“Allah’ım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim meleğimin adı ne?”
“Meleğinin adının önemi yok, sen onu ‘anne’ diye çağıracaksın!”
Paylaştığım hikâyeyi eminim ki çoğunuz bir
yerlerde okumuş yahut duymuşsunuzdur. Melekler içinde en melek olanı sanırım
herkesin kendi anasıdır. Onlar öyle bir varlık ki her biri gelincik çiçeği
kadar hassas ve özel, bir o kadar da doğaya sımsıkı tutunan ağaçlarımız gibi
sağlam karakterliler. Anne özlemiyle yanar gönül ateşi ve dudaklarımız bebekken
konuşmaya başladığında önce ‘Anne…’ kelimesinden haz duyar. ‘An-ne’ diye
heceleriz ağzımızda emzikliyken olan her adımımızda.
Saçımızda şiirimsi dokunuşlar ve masalsı
sıcaklık bırakır her ana. Eller anlayamaz belki sizi ama önce anneniz hisseder
derinden. Pamuk gibi kalbi elmas pırıltısında ışık verir ellerimize. Ellerimize
dokunan gül yaprağı gibidir pamuk elleri, alın teriyle emek verilen nasırlı
elleri bile şükrün bereketini yudumlar hanemize. Aslında her biri gönlümüzde
kraliçedir, taçsız kraliçeler hem de. Alkışlanmayı ve övgüyü sevmeyen,
iyiliklerini sessizce yapıp yavrusunu kamera gibi sevgiyle gözleyen mütevazı
hanımlardır analar. Saliha kadın, nur yüzlü hanımlar grubundan ve babalarımızın
gülden kraliçesidirler. Allah her birimizin annesini başımızdan eksik etmesin
ve dualarla misafir edip cennette onları mutlu eylesin.