DÎN KARDEŞİ OLMAK
Adavet,
düşmanlıktır. Tâhâ-123’te düşmanlığın dünya hayatıyla başladığı bize
bildirilmektedir.
20 / TÂHÂ - 123: Kâlehbitâ minhâ
cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe
menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.
(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve
siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet
gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî
olmaz.”
İnsanların
en büyük düşmanı şeytandır. Şeytan nefsimizin manevî kalbindeki afetlere tesir
ederek devamlı bize günahlar işlettirmektedir. İşlenen her günah, fert hayatı
için bir zulüm ve toplumsal hayat için zehirdir. Fizik vücudun kumandanı
akıldır. Aklın iki müşavirinden birisi şeytanın temsilcisi nefs ile ikincisi
Allah’ın temsilcisi ruhtur.
Ruh devamlı
akla Allah’ın emirlerini yapmayı ve yasaklardan kaçınmayı telkin ederken
şeytanın temsilcisi nefs Allah’ın emirlerine isyan etmeyi, yasakları
(günahları) devamlı işlemeyi emreder. Akıl hangi ortamda şuurlanmışsa o
istikamette karar verir vücut ülkesini o istikamette kullanır.
Örneğin akıl
Allah’ın emirlerinin yapıldığı ve yasaklarının işlenmediği bir yerde
şuurlanmışsa devamlı olarak ruhun taleplerine yeşil ışık yakacak ve kişi hayır
işleyecektir. Ama Allah’ın emirlerine isyan edilen, yasaklarının işlendiği
çevrede akıl şuurlanmışsa devamlı olarak nefsin isteklerine yeşil ışık yakarak
kişinin günahlar işlemesine sebep olur. Bu sebeple mü’minin en büyük düşmanı şeytan
ve şeytanın nefsimize işlettirdiği günahlardır.
Vücudumuz
aklın kumandasında, kalbin rotasında ahiret ve dünya saadetine doğru yol alır.
İnsanın rotası Allah ise kaptan olan aklın ruhtan aldığı emirlerle gemiyi
selâmetle hedefine ulaştıracaktır.
Peygamber
Efendimiz hadîsinde: “İslâm
Nuhun gemisidir, gemiye binen kurtulur.” buyuruyor. Nuh (A.S),
Allah’ın tasarrufunda olması hasebiyle verdiği emirler Allah’tandır. Kişi aklı
ile bu emirleri tatbik ederse, kalbin gösterdiği rotada (Sırat-ı Mustakîm’le) Allah’ın
zatı olan hedefine ulaşacak ve ruhunu Allah’a teslim edecektir. Ama kişi
hevasına (nefsine) tâbî olursa emirleri şeytandan alır, günahlar işlemeye devam
eder, bunun neticesinde gemi batar.
Adavetten
(düşmanlıktan) kurtulmak için hidayeti (Allah’a ulaşmayı) dileyerek hidayetçiye
tâbî olmak farzdır. Düşmanlık, tembellik ve cehaletten kurtulmak ancak
hidayetle mümkündür. Cehalet bilgisizlik değildir.
Cehaletin
babası sayılan Ebu Cehil, kavminin bilginlerindendi. Fakat Allah’a ulaşmayı
dilemediği için Allahû Tealâ’dan Enfâl-29’a göre hakla batılı birbirinden
ayıran furkanları alamadı.
8 / ENFÂL - 29: Yâ eyyuhellezîne
âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve
yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve
bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve
size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Peygamber
(S.A.V) Efendimiz hadîsinde: “Îmân
etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe mu’min olamazsınız.”
buyuruyor.
14 asır evel
birbirinin can düşmanı olan sahâbe, Allah’a ulaşmayı kalben dileyerek Allah’ın
ipi olan Sırat-ı Mustakîm’e sarıldılar ve Allahû Tealâ kalplerini telif ederek
onları birbirine can kardeşi kıldı.
3 /
ÂLİ İMRÂN - 103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ
teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne
kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin
minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum
tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın
sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz.
Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti
ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan
kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz
hidayete erersiniz.
49/HUCURÂT-10: İnnemel mû’minûne ihvetun fe aslihû beyne
ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn(turhamûne).
Mü'minler ancak
kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah'a karşı takva
sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.
Allah
razı olsun.
Burhan
AKSU