hep ertesiydim
içimdeki her bağ bozumunda
türkü tüttüren köylü dudaklara hep takılı kalırdı çocukluğum
mahzenlere yatırdığım tüm kızıl şarapların efendisiydi gençliğim
sizin anlayacağınız
bir zamanlar siyahı katık ettiğim
çok ça kırmızı çok ça da maviydim…
annem her mevsim bahardı
babam inadına kış
ben ise hep güz ertesiydim
takvimlerden düşen son bir yaprak
ve bu yaprağa sarılı güz yaşıydım
aklım bulanıktı
üzerime dar geliyordu olmayan cennetim
dualarım kayıptı şeytana uyan nefesim gibi
ve ruhuma çarpan her yalnızlık senfonisinde
bedenime biraz daha oturuyordu cehennem
mavi saçlı bir bataklık kızıydı içimdeki kemirgen
boğazımda yutkunamadığım balık pulları hala asılı
çok susadım
yanıyor içimdeki kumsallar
en tuzlusundan serin beyaz saçlı lacivert yalnızlığımı getirin bana
ya da söyleyin şiir perime
en demlisinden derin bir şiir gömsün kuruyan nefesime
beni bana anlatan
ey aşk
bakma dilsiz bir mezar taşı gibi durduğuma
ben üzerime atılan her kürek toprakta
bir sen daha gömdüm içimdeki duasız çığlıklara
sende at kendini artık gecenin zifirine
mahkumların salya saçak kolları açık seni beklemekte
bil ki
seni öldürdüğüm her düşün de
sabrımın üzerine yıkılan bütün şafakların da doğmayan güneş ertesiydim bir zamanlar…
ilhanaşıcıaralıkikibinonbeş