ALLAH’A
ULAŞMAYI DİLEMEYENLERİN İBADETLERİ;
NAMAZ
İBADETİ;
107/MÂÛN-4: Fe veylun lil musallîn(musallîne).
İşte o namaz
kılanlara yazıklar olsun.
107/MÂÛN-5: Ellezîne hum an salâtihim sâhûn(sâhûne).
Onlar ki,
namazlarından gâfil olanlardır.
ORUÇ İBADETİ;
Eğer oruç,
tutan kişiyi emanete hıyanetten ve yalan söylemekten alıkoymuyorsa, sabahtan
akşama kadar aç kalmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.
( Hz.
Muhammed.s.a.v.)
4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ
hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum
bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki
Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik
yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla
(bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en
iyi görendir.
6/EN'ÂM-31: Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ
izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum
yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah'a
mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a
ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara
gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz
şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler.
Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?
HACC İBADETİ;
Yunus der be
hey hoca,
İstersen var
bin hacca,
Hepsinden de
iyice,
Bir gönüle
girmektir.
2/BAKARA-198: Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe
izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu
kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne).
Rabbinizden
fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman
Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde
siz de O'nu zikredin. Ve siz ondan (hidayetten) önce ise, elbette dalâlette
kalanlardandınız.
İnsanlar
delilleriyle, yani MÜRŞİD’leriyle hacca giderler. Ve haccı Ekber Mürşidsiz
yapılamaz.
KUR’AN
OKUMAK;
Onlar Kur’an
okurlar ama Kur’an kursaklarından geçmez. Kur’an’ı anlamayanlar Allah’a likayı
inkâr edenlerdir.
İnsanlar Kur’an’ı
kerimi sese dönüştürmüşler, Kur’an’ı kerimi arapça yüzünden okumaya
indirgemişler.
Lâfzı
muhkem yalnız, anlaşılan, Kur’an’ın;
Çünkü
kaydında değil hiç birimiz mananın.
Ya
açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına,
Yahut
üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir
hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin!
Ne
mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.
Mehmed
Âkif Ersoy
10/YÛNUS-78: Kâlû e ci’tenâ li telfitenâ ammâ
vecednâ aleyhi âbâenâ ve tekûne lekumel kibriyâu fîl ard(ardı), ve mâ nahnu
lekumâ bi mu’minîn(mu’minîne).
Dediler
ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için ve yeryüzünde
büyüklük (üstünlük, saltanat) sizin olsun diye mi bize geldiniz? Ve biz siz
ikinize îmân edecek (inanacak) değiliz.”
18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne
a’mâlâ(a’mâlen).
De
ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”
18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid
dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar,
dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler,
kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller
işlediklerini zannediyorlar.
18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim
ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti
veznâ(veznen).
İşte
onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun
Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa
gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
SALİH
AMEL ( NEFS TEZKİYESİ );
Mürşidin
önünde tövbe edip tabi olmadan hiç kimse salih amel işleyemezler. Salih amel
insanlara yapılan iyilik değildir. Salih amel Allah’ın zikriyle nefis tezkiyesi
ve tasfiyesi yapmaktır.
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile
amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve
kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak
kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan)
mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların,
Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah,
Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).
48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ
yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ
yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi
ecren azîmâ(azîmen).
Muhakkak
ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin
üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli
etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o
taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri
yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan
ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman
ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine
erdirilecektir).
Allah
razı olsun.
Burhan
AKSU