El, kolektif yapıya göre yasak olanı yapmaya başlamıştı. Nefsine uyan El insanı kişisel mal mülk sahipliğinden bir süre sonra; kolektif mirası kişi mirası yapmanın çaresini aradı.  El tarzı var oluş içine giren kişi, ön ittifakın kurallarını kendi kişi düzeyine indirgemelerle meşguldü. El kimi ortaklığa göre olan durumları tersten kural ve benimsemelerle kişisi durumlar yapmakla alan kazanıyordu. Yiten kolektifle durumlar kadarla, kişisel sahipliğin irade alanını kazanıyordu.


Bu bağlam içinde kişisel sahip oluşlar, kolektif olmayana göreydi. Çareler arıyordu. Özellikle de kamu mirasına karşı kişi mirasının ortaya konmasına çare arıyordu. El, köle sahipliği de olmakla zaten mal mülk kadar da insan sahipliğiydi. Monark yapı El toprağı içinde organizesini oluşup serpilene kadar içe kapandı. Çevreden soyutlanmaydı (tecritti).


Yakın temas kurduğu köleden haremi olan cins insanları da tecrit içinde ikinci bir tecride daha tabii kıldı. Böylece haremi diğer kölelerden de ayrıldı. Köleler yine dokunduğu kişiler olsa da ikinci kez tecride tabii tutulanlar, diğer kölelerden kopmakla cinselliğini de kişi sahipliği yaptı. Doğacak yavru nesebi hem güvenceye, hem tecride alınmıştı. Cinsellik te namus olarak önce El kişisi sahipliği oldu. Doğan çocuğun nesebini, kolektif nesep yerine; kişi nesebi yapmakla kişi, nesebini kendisine mirasçı yaptı.


Totem dönemden bu yana ortaklığa ait olan her tür avcılık, toplayıcılık nesneleri müşterekliğindi. Ön ittifakı süreçler içinde de üretim ilişkisi üzerinde, üretim hareketiyle ortaya konan ürünler ortaklığındı. Şimdi üretim nesneleri ve buralarda elde edilen meyve, yiyecekler; kundura gibi kullanımlar El iradeli sahiplik içinde yapılan bir keyfi takdirle kişi sahipliği olmuştu. Kölenin kişi mülkünü ve kişi mülkünden elde edilenleri, izinsiz kullanması YASAKTI (tabuydu).  Bir El’in başka bir El kölesini kullanması da yasaktı.


Yasak ilk başlarda, kolektif olanların; her kişiye göre değil sahipliği olan kişiye göre olmasıyla belirlenir oldu. Köleler efendilere benzeyemezdi. Yasağın meşruiyet bulması; nesnel, üreten emek hareketine sahip olan kişinin; kişi özelindeki sahiplikle tecritlerine göre değildi. Henüz bu durum yoktu. El’in sahipliği ve El takdiri kolektif oluşu, El’e ait oluşla belirliyordu.  Kolektif sağlatma olacaklar dışında doğada yasak (tabu) yoktu. Yani o dönemde doğada kişisi sahipliği olmadığı gibi yasak, tabu da yoktu.


Kişiler ortaklık içinde ortaya koydukları sağlatmaları paylaşıp tüketen kullanım yaparken, sahiplik kazanıyordu. Karınca beslenmesine uygun istediği bitkiyi işgal eder. Maymun istediği ağaca yasak bilmezine tırmanır. Meyvenin yenmez oluşu, o canlı türünün salgısının o besini enzim süreçlerine tabii kılıp kılmamasına bağlı eğimler seçmeli ayıklamaydı. Devamlı olmayan bir tehditle sizin beslenme yapmanızın engellemesi verili düzlemin temel değerleriydi. Tartışılmazdı. Yasak kabilinden algılanıp mana edilemezdi.


Doğa içinde birbirine göre olan av, avcı, toplayıcı, niş alanları gibi temel düzlemli denge kuralları vardı. Temel düzleme göre var olurlu duruma meşruiyet ya da meşruiyetsiz demek olanaksızdı. Siz zehirli salgısı olan meyveye göre zehri parçalayan enzim geliştirmeyi yeğleyen bir niş alanlı beslenme ortamı içindeki tür hayatı daha bir idame ettirir kılmıştır. Bu yeğlemeler uzun süreçler içinde oluşur.  Bunlar temel düzlemli eylemlerin kendi ortam rekabet davranışıdır.  Hayat bu tarz temel düzlemler içindeki eğilimlerden seleksiyonlar ortaya koymanın yaşam tarzı kılınması içindedir.


Temel düzlemli durumla, temel düzleme göre davranır olmak meşruiyetin ya da meşruiyetsiz oluşun anlaması değildir. Rekabet ve hayatta kalabilmenin ortama bir şekilde tutunmasıdır. İştiraki oluş: 1- kolektif temelin dışında 2- ortaklığın bilgisi ve meşruiyetliği dışında, sahiplik ve kullanımları, her gün yeniden ve aynı biçimde devreye sokar şekilde organize olmasını totem dönemden beri tabu kılmıştı. "Bu tür yasak sağlama olan mana anlayışı, üretim hareketiyle de "yasak üründü". Yasak meyveydi.


Ön ittifaka göre üretim ilişkileri üzerindeki kolektif oluşlarınız, dokunulmaz oluşuyla yasaktı. Korunan yasaydı. Yok edilemezdi. Kişi sahipliğinin kolektif sağlayış içine yapılan öznel entegrasyonları meşruti oluşla değil, hileyle meşru olana dokundu. El zihniyeti ortaklığın uhdesinde ve kişiler sağlatması içinde olanları; kendi sahipliği yaptı.


Kadın ve er kişi temel doğal oluşun dışında eşeyli düzlemle seçime tabii değildi. Kolektif gayretli enerji sağlama çabası içinde olmakla, eşeyli durum kişisi sahiplikler değil doğal bir organizasyondu. Kadına ve erkeğe ait çabalar sağlatma eylemi ve üretim hareketi üzerinde emek ortaklaşması içinde olmakla birbirinin köle tarzı sahipliği değildiler. Kadın ve erkek eşeyliler bu kolektif sağlatmalar ve daha sonra ki kolektif üretmeler içinde de bağıl grubuna bir fonksiyon ve bir bağıntıydılar.


Bu fonksiyon ve bağıntı ile kişiler bağıl grubuna duyuş içinde olan bir sosyal aitlik kimliğiydi. Oysa El tandanslı sahiplik içinde kişiler de mallaşmakla sahiplik içinde nesneli bir kullanım ve hak ediş oldular.


Kişi kolektif sahiplikle bir iradeydi. Sürü döneminde iradesi kaba kuvvetine göreydi. Oysa şimdi kişinin gruba katılımına göre herkesin herkse tabi olan ve herkesi kendisine tabii kılmayla kaale olan iradesi vardı. İradenin adresi entegre ve kolektif sağlatmaydı. Kolektif sağlatma üzerinde yansımayla kişisi gücü ve iradeyi duyuştu. Kolektifin olanla, kolektife ait iradeyi, kendisine irade ediyordu.


El, başkasına sahiplik değil de kendi sahipliğindeki kadına veya erine veya çocuğuna; kolektifin dışında bir kullanım olmanın sahipliğini ve sahiplik iradesini; seçkin kişilerine sundu! Sunulan kolektif güçle ortaya konandı. Kolektif güce sahip olma isteği kişiye çok çekici geliyordu. Çünkü güce sahip olma kendisini düşünen bencil düşünceye çok uygundu.


Kişinin kolektif güce sahip olması, kişinin insanlar üzerinde size kazanacağı baskı ve irade gücüydü.  Kişinin böylesi bir sahiplikle kazanacağı güç kolektif iradelerin gaspıydı. Bu kolektif olanın gaspıydı. Bu bir kişinin asla yapma, etme, yerine getirme muktedirliği içinde sahibi olamayacaklarının gaspları nedeniyle illüzyonu kazanmanın sahipliğiydi.


El bu illüzyonuyla kolektifin yasağını delmişti. El kişisi ortamda yalıttığı eşine, kolektife ait olan yasak ürünü sundu. El kişisi, kolektif yasaya göre yasak olanları yapmıştı. Kişi tarafından kişilere sunulmayan bu yasak eylemli ürünleri El, eşi olan kişiye sundu. El kolektif yasağı çiğnedi. El kişisi kompliman da yaptı. Kompliman ile eşi olan kişiye yiyecek sunumları yaptı. Böylece kişi sunumlu durumlarla kişiler ortaklaşmaya ait olan yasak meyveyi yedi.


El kolektif yasağı delmişti. Ama üretimin kolektif olmasını ve kolektif üretimin kendisini delmemişti. Kolektif üretim sahipliği ve kolektif irade, kişi sahipliği ve kişi iradesi olmakla kolektif bilince hile ve tuzaklar kuruldu. Tuzaklar içinde kolektif yararlanmayı, kişi yararlanıcı sahiplik kılmanın hilesi yapıldı.


El muvazaalı durumun içinde yeşeriyordu. Muvazaa İlahi mantık ile El mantığı arasında oluyordu. Yani kolektifçe üretilenler üzerinde; kolektifçe sağlatılanlar üzerinde El mantığı geçerli oldu. El mantığına göre El mülkü, kolektife ait üretim gücünün, sahipliğiydi. Ve El mülkü bu nedenle de sizin rızkınızı arayacağınız yerlerdi. El, yaptığı bu gaspla, yapılan gaspı gizlemek için dikkati ve tartışmayı başka yöne çekiyordu.


Bu dikkat dağıtıcı, cambaza bak olan tartışma söylemlerden birisi şuydu. “biz kiminizin rızkını kiminizin üzerine saçtık” denmesiydi. El mantığına göre El mülkü size iş verme yeri olmuştu. Siz El mülkünde çalışıp üretecektiniz. El de lütfedip sizin karnınızı doyuracaktı.


Çalışmanız üzerinde El sizin karnınızı doyuracak olmakla El size rızk verecekti. El efendiye sahiplik iradesi veriyordu. Sizi de bu iradeyi tanımaya ve onun malı olmaya davet ediyordu. Bu tutum, mülk sahibi El ile mülksüz kölelerin ahit eşmesiydi. Bu ahde göre; kolektif sahipliğiniz El’in mülküydü. Kolektif içinde kolektif sağlatma olacak karşılanmalar da El mülkünde çalışmanız karşılığında karnınızın doyması olan, rızk olacaktı.


Muvazaa kolektif sahiplik, kolektif üretim gücü ile El sahipli kullanım arasında oluyordu. Yani muvazaa somut ve nesnel inşacı olan; kolektif yapılı irade ile Ürünleri ve iradeyi üretmeyen mülk hakkına veren gerçek olmayan; soyut inşacı özel mülk sahipliği iradesi arasında oluyordu.


El, bu aşamada kolektif yapı içindedir. Ve El kolektif sahipliğin iradesiyle kendisi enfekte eden olmuş kişiler enfeksiyona yabancı ortama, enfeksiyonlu konuşmaktadır. Kolektif irade ile El beyanı (söylemi) arasında fark oluşuyordu. El kolektif olana karşı muvazaa olanı ortaya koyuyordu.


Bu aşamada eğriliği başta gözetenler dolaylı sözler söyleniyordu. Somut olan kolektifin iradesini; dolaylı ve soyut bir gücün marifeti ile söyleşip eşletiyorlardı. Kişi hoşlanmalı bencillik olma dışında El olma niyetli (kişisi sahipliği olma niyetli) kurnazlık içinde olan uyanık akıllıların konuştukları konuların hüküm ve sonuçları açık açık değildi.

( Muvazaa 5 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 3.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu