Hoş bir yörünge yine göğün dokusunda
saklı belki’lerini uyutan evrenden de alacaklı insan yüzlü vebalden seğirten
nefret dolu mizacın yüz karası.
Gönül gözünde heybesi asılı olmalı
oysa ve demlendikçe tekerlemeler, yine evreni hicveden deyişler ve derken bir
minval daha sunmalı.
Zamansız bir telaşın ayak izi yine
kırık dökük Kâbe misali her kırgınlığı içinde avutan ve büyüten mazlum.
Kanatlarıma sahip çıktım bu gece ve
çaldım tahtını Hezarfen Çelebenin.
Uyuduğum şehrin ayaklarındayım belki
de 15 Temmuz Şehitler Köprüsünün denize gömülü ayaklarında, bir iç çekiş peyda
oluyor ne de olsa göğün dokusunda ve rahmetinde saklı içimde tutuklu aşkım ve
kahramanım yine bilinmezin diline dolanmış şaşalı bir söylem aslımı haykırdığım
ve tensiye ettiğim kini ve nefreti ve gölgemle bir barışık bir kavgalı… Varsın
olsun: ne de olsa tüm derdimle iştigalim tümden gelen söylemlerin vasfına
bakıyorum bir ve bir de söyleyene.
Kanıksadığım İlahi Adalet ve
sevdiceğim mavi gök kubbe yine Tanrının gözlerine odaklandığım inancı ile aşkıma
da şevkime de sahip çıkıp asılı kaldığım o merdivenlerde inip çıkıyorum üstelik
boyumu aşan nefretini beşerin yok sayıp da yok sayılmadığımın bilincinde
tefekkür yüklüyüm.
Hazan makamından çaldığım aşikâr…
diyenlerin yalancısıyım ne de olsa yarın yeniden doğacağım.
Şimdi’me ihanet etmeden yarını
tahayyül ediyorum ve annemin dizinde uyumakla iştigalim şaibeli söylemlerine
insanoğlunun gafil yakalanmadığım kadar içimdeki sevgi ummanında bir satır
arası yalnızlığına denk düştüğümü beyan etse de kimi kâfir.
Aşkımla yıkandığım bariz ve sunumunda
İlahi Aşkın, yine yüreğimin pompaladığı lades babında kaçamak değil bilakis
gerçek ve somut cümleler ve söylemler ve beni bana sunan insanoğlundan yana pek
de dertlenmediğim.
Aslıma sadığım madem ve aşkıma sahip
çıkıp boca ettiğim mürekkebi yüreğin hep mavi hep umut dolu.
Kimin ne dediği değil sadece Rabbimin
buyurduğu: o da değil mi şaşalı duygular ve umut yüklü güncemizde aşka esir
düşüp tüm evrenin de şahit olduğu ömürlük göçebe vasıflarımız ve günümüzü de
yönümüzü de tayin ettiğimiz…
Şiirin gözlerindeyim.
Şairin de yüreğinde.
Aslında şiirin ta kendisiyim çünkü
benim adım aşk.
Hep de öyle kirletilecek gibi de
değil bilakis İlahi Gücün kudretine nail olduğum ve sevmeye doyamadığım ve de
umutlarımı sağanak bildiğim yine delinen göğün de habercisi içimde açan
çiçekler ve sevgi seli coşkum üstüne üstük üstüme vazife bildiğim kulluk
görevim ve ifa ettiğim sevgi makamında yine teyit ettiğim: benim adım aşk.
Çünkü ben insanım.
Çünkü ben sevmeyi seçtim: ne zan
sundum insanlara ne kabul ettim sunulan nefreti ve kini.
Kirim gidiveriyor çünkü elimde beyaz
bir sabun var sadece ifşa ettiğim değil ifa ettiğim görevim çünkü ben insanım.
İhanet ettiğim, doğasında ölümün, bir
rivayettir çünkü ölmeyi hep sevdim ben ve aşkla doğup aşkla gömülmeyi niyaz
eyledim Rabbimden.
Görünen köyün ta kendisiyim.
Küçümen öykülerinde baş tacı ettiğim
İlahi Aşkın sunumudur yine yazdıklarıma vesile ve hayatıma katık ettiğim.
Bayat bir hikâye tadında belki de
adına hayat denen… ki iksiri ömrün aslında içimizdeki pınar.
Ve o dokunuşların hulasası adından
rahmet ve sevgi damlayan.
Vasfımız ve özümüz ve titrimiz kısaca
doğamızda saklı ve bedellerini ödeyen kim ise varsın bulsun Allah’ından ne de
olsa ihanet etmeyi ilk günden yasakladı evren.
Şimdi şiirimi sonlandırabilirim çünkü
istediğim kadar mutluyum ve kader izin verdiği ölçüde kusursuzum ne de olsa
tövbelerimle arındığıma şahittir Yaratan.
Kusurlarımı örtmedim belki de çünkü
mümin kardeşlerimden bekledim örtmelerini ama izin vermeyen Yaratan idi ne de olsa
dokusunda saklı inancın ve vuku bulan da hep inancın doğrultusunda insan
olduğumuz kadar da sınandığımız ve sırtımızı sıvazlayan hep sevdiğimiz insanlar
ve din kardeşlerimiz.
Yürek ne makber ne de mahşer yeri
bilakis kuytularda rahmet biriktiren ve evrene boca eden eşsiz bir mecra.
Şimdimi uyutuyorum çünkü yarınımdan
umutluyum.
Bir dosta selam veriyorum ansızın
çünkü sevmekten asla vazgeçmedim.
Kem gözlerden çeksem de kursağımda
hep umut saklı ve uyuttuğum düşlerim değil sadece içimdeki nefsime sunduğum bir
öngörü çünkü aşkın ve insanın doğasında var ön görü ve sağduyu ama asla bir
önyargı değil.
Zamanın saptığı ve insanların
aykırılaştığı diyarlardan geldik madem… o zaman bilelim içimizdeki utkuyu ve
ufku ve asla şaibe olmasın ilişkilerimizde ne de ihanet edelim birbirimize her
ne kadar nefsimiz emretse de biz güçlüyüz çünkü gücümüzü maneviyattan alıyoruz.
Şehrin dokusunda saklı bir tolerans
tıpkı evrenden yansıyan ışığın insanlığa buyur ettiği o gönül köprüsü:
İsteyen geçer boylu boyunca isteyen
rahmeti de aşkı da teper ve iteklerken birbirini, düşer kendi kazdığı kuyuya.
Uykuya çeyrek var ve sabaha da yıl.
Gecenin feri sönse de yüreğin
ışıldağı sayesinde gök de aydınlık evren de ve Yaratıcıyı ihanet etmeyi kim ön
gördüyse ve kim ise nefretini şanına layık gören uzak dursun bizden ve
inananlardan.
Hayatı ve acıları sağaltan iyi
niyetten ve sevgiden taviz vermeyen herkese selam olsun yine açan tomurcuğun
sunumundaki o huzur ve göğün yangın yeri mateminden geride kalan yine ve
yeniden aydınlık bir gök kuşağı hem renklerin hem maneviyatın dansı ve
pırıltısı hatta gök gözlü şehri sığınak bildiğimiz geceyi her daim aydınlık
kılıp ruhu ihya eden…