16

Dedik ya köleci sömüren mantalite, verilen bu kısmi refahı da “devlet tüccar olmaz, devlet bakkal olmaz” gibi söylemlerin “özelleştirme yapması” adı altındaki emisyonlarıyla, zaten en azla olan refahı da geri elimizde alacaklardı.


Geçmiş ilk inşadan beri devlet; kolektifi ilikle grup sahipli mülktü. Öncelikle kolektifi ilik doğada sağlatmaydı sonra üreten ilişkiyle mülktü. Totem yapı sağlatan kolektifi ilikti ama yöneten irade değildi. Bu nedenle Devlet üreten kolektif ilişkideki kullanım özgürlüğüyle ortaya konan iradeydi.


Devlet (kolektifi ilik ve mülk-ortaklaşma ve ortak sahiplikti). Devlet bu inşayı ortaya koyan ilk eksene göre giderek inşa oluştu. Mülk irade ve yönetimdi. Mülk üreten ilişkiyle ortaya konan bir sahiplik olmakla devlet kolektifi iliği yüksek, kolektif sahipli, kolektif iradenin kullanımıydı.


Köleci sistemle devlet; sahiplerin erki ve sahiplerin iradesi olmakla sahiplere biati düzenleyen sağlatan kolektifi iliği en az iman akdine dönüşecekti. Artık devler kişi mülklü sahipliğin irade ve yönetimi olmakla günümüzde kişi sahipli sermayenin yararına üretenler üzerine baskının devasa bir aygıtı olmuştu.


Ezen, yöneten irade olmakla devlete sarılıyor ve devleti oluşuyordu. Ezilenler de devletin kolektif olan o ilk inşacı eski hafızasına dayanarak umutla devlete sarılıyordu. Ezende ezilen de devlete sarılıyordu.


Devlet grup sahipli üreten ittifakların, kendi üzerlerine kendi etkilemeli organize oluşuyla bir kolektifi ilikti (üreten, ürettiren; ortak kılan, mülk ve mülkün yöneten ortak iradesiydi.).


Kolektifi ilik ortak mirasla (insanlık mirasıyla), mülk üzerinde sağlatan grup sahipliği; sonra da ittifak sahipli içinde sağlatan mülk ve ortaklaşma olmakla ortak akıldı.  Grup emeği, grup mülkü üzerinde girişir. Mülk te emek girişeni, etkiyle kendi dönüşmesinin içinde önce üretim ilişkisiydi; sonra da türlü ittifaklarla üretim hareketiydi.


Kısaca üretim ilişkisi içinde kolektif ilik; üretim hareketine dönüşen mülk ve üreten hareketin kendisiydi. İlkin sağlatan kolektif sosyal hareketti.  Üretim totem grup eylemli başladı. Bu başlayış içinde sosyal sağlama olan kolektif iliğin üreten kolektifi iliğe dönüşmesiydi. Ortak üretendi. Ortak bilinçle; ortak mirasla, ortak kullanımlı bölge alanla birlikte kendi üzerine kendi etkimeli belirenle mülktü.  Ortan sahiple, ortak üreten yapı; tüketen kişi sahipliği olmakla çevrim ve düşünceydi.


Gruplar kolektifi iliği, ittifak içindeki üretim hareketi bağıntılı ittifakı kolektifi iliğin kendi üzerine kendi etkimesiyle, kolektif devletti (mülktü).  Bu tarz tarihi kolektif süreç içindeyken araya (mülke), ilkin ilahi kolektif oluş yerine mutlak monarşin ile takdiri olan El anlayışı girmişti.


El mülk sahibi olmuştu.  Mülk te Elin takdir eden iradesi olmuştu.  İkinci olarak bu kez de ortak miraslı sürecin içine, El mantalitesi içinde oligarşin anlayışlı oligarşin devlet girmişti. Devlet (kolektifi ilik) yine mülktü, ama mülk kişi sahipler eli ile ve El kişisi sahiplerin iradesindeydi. Yani kolektif egemenlik, El oligarşini egemenliğe dönüşmüştü.


Osmanlı İlahi hafızadan bihaberdi.  Baz aldığı yapılaşma kölecilikti. Ama mülkü Osmanlı, Mülkü İslam, Mülkü Allah kapsamında, ilahi hafızanın kolektif savunmalı etkin bir kısmi hafıza olma bilincine de sahipti. Günümüze gelen Osmanlının El oligarşin saltanat miraslı yapısı, Sevgili Gazi’nin başlattığı süreçle saltanata bağlılık intikaya uğradı.


O günün geri kalmış yapısında sanayi gelişmeli üretim hareketi yerine kısır bir tarım toplumu olmak egemendi. Köleci sistemin travma yaptığı ilk hafızaya referans; tarım ya da tarımın temsilcisi köylülük sosyal yaşamı üzerinde geri bağlanım edildi. Üreten tarım yapısı içinde, üreten emekle “köylü milletin efendisiydi”. Efendilik sahiplikti. Sahipliğin yöneten gücüydü. Tarımsal üreten yapı, yönetimin iradesi olmakla; üretim ve üreten temel kolektif bilince atfı, kaldırılan saltanat atfı yerine re organize edildi.


Günümüz siyasetleri” ortak miraslı istihdamı”, “ortak miraslı eğitimi ve öğretimi” yaratarak üreten sistem olmadı! Ama kolektif nedenle üreten bağ; oligarşin halk iradeli siyasi devletin eli ile siyasilerini “ihaleci” kılmıştılar!


Ve bunca “kolektif istihdam alanı olan ortak miraslarımızı siyasetler, özelleştirme adı altında kişi sahiplere vermiştiler. Eğitim, sağlık, istihdam alanı fabrikalar hatta savunma bu bağlamla özelleştirildi.


Siyasetin devleti bunca özelleştirmesine karşın eğer özelleştirmeme de siyasetin işine geliyorsa, siyasi devlet; kendisinin “devlet bakkal olmaz, devlet tüccar olmaz” demiş olmasını unutup yutmakla, “TOKİ olarak müteahhit iliğin devleti oluyordu!!!”


Zenginlik fakirlik El söylemiydi. Zenginler rızkı bol verilenlerdi. Fakirler rızkı kısılanlardı. Köle hiç rızkı olmayanlardı. Bunu böyle dileyip takdir eden de El’di. El mantığı ile durumu söylersek, üreten köleci toplumda tekil bir kişi üzerinde zenginlik ve fakirlik, süre durumları bir aradaydı. Birlikte ve aynı anda vardılar Eş zamanlı olarak vardırlar.


Bu ikiliden birisi aktif, diğeri pasifti. Zenginlik aktifse, fakirlik pasifti. Fakirlik aktifse, zenginlik pasifti. Zengin bir kişide zenginlik aktifti, fakirlik pasif olmakla görünmez oyuk hareketiydi. Fakirlik beliremez oluştu. Kolektif yapıların çevrimi kolektif sahiplikle başlar. Kişi ile kolektif bağ arasına kolektifi ilik etkisi girer. Tıpkı eşekliğin eşek üzerine etkisi gibi. Tembelliğin kişi üzerine etkisi gibi. Kolektifi iliğin etkisi de “kendi üzerine kendi etkimesi” olacağından,” kişi üzerine kolektifi iliğin etkisi yine bir kolektif etki” olacaktır.


Bu nedenle ortamın zenginlik ve fakirliği beliremez. Yani varlıkta yoklukta genel belirimle yine herkese göredir. Hele hele kişiler üzerinde hiç beliremez.


Kolektif nasılsa kişiler de öyledir. Sömürüsüzdür. Köleci yapı kişisi mülk sahipliği ile çevrime başlar. Kolektif neden üzerine oturan kişi sahipler ile kişi arasına kişinin fakir oluşuna göre lütfedilen bir payı almanın şansı girer. Kişi sahipli etki yine kişinin kendi üzerine kendi etkisi olmakla; kişiler üzerine olan etki de efendilerin kendi üzerlerine olan etkinin imlenmesi olacaktır. Yani kölenin fakirliği efendilere zenginliktir.


Kişi üreten hareket içinde kendi üzerinde etkiyi ortaya koyacak kolektif ya da kişi sahipli bir bağıntısı olmadan; zengin ve fakir oluşla beliremez. Ortak miraslı bir dış bağıntısı olmadan kişiler, yetenekli ve yeteneksiz olarak beliremez. Toplum bu bağıntıların ortaya çıkıp düzenlenmesinde tümleyen olmakla ortaya çıkar. Bu tümler oluş çevrimleri garantili şekilde ortaya konduktan sonradan toplumsal ortam enfekte edilir.


Enfeksiyonla olmuş bir mal mülk sahipliği içinde o yansımayı belirebilen bağıntılar varken zenginlik ve fakirlik gibi beliren beliremeyen oluşlar da kaçınılmaz olarak ta vardırlar. Ama bir şeyin kendi üzerinde belirme ve belirememe veren durumlardan biri varken diğeri yoktur.


Üreten yapı içinde üretenler fakir ve köle durumuyla iyonize olan pasif aktifi iliklerdir. Kişi sahipler de zenginlik ile dıştaki pasif aktifi olan iyonlara karşı aktiftirler. Bu durumda zıtlar kendi üzerlerinde nötr bir belirme gibi iken zıtlar daha çok dışta olan iki ve daha fazla şeyler arasında bağıntıyla beliren ve beliremeyen yanlar olmakla çok daha aktiftirler. 


Zengin kişideki zengin oluş aktifliği ile fakir kişideki fakir oluş (fakirlik) aktifliği karşı karşıya geldiğinde; zengin oluş karşısında fakir oluş aktifliği pasif olarak davranır. Buna pasif aktif demiştik. Birbirine adeta iyonikler gibi davranırlar. Kıyaslandığında zenginlik yüksek gerilimli kutup. Fakirlik alçak alanlı kutupturlar.


Bu aktiflik içinde birinin yüksek olan aktif yanı, diğerinin alçak çukur iniş aşağı olan pasif yanına denk bir çekim gelmekle; kâh birbirine karşılık tümleyen olurlar ve sentezi başlatırlar. Kâh birbirine karşı geçiş enlikte eylemli olmamakla etkisizdirler. Ya da aynı belirime birbirine Pauli dışlaması yapmakla sentezi önlerler. Ya da sentezi içten çöktürüp çözümlerler. 

( Osmanlıda Kısmi Bir Etkin Hafıza 16 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 5.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu