Nedir hayat yüksek sesle konuşan birisimi? Akan bir pınar mı
susuzluğumuzu gideren mi? Akmayınca kesintiye uğrayınca pınar, susuz kaldığımız
çöle döndüğümüz bir nefeslik yol mu? Aşka dair tüm sözleri kulağımıza
fısıldayan gönlümüze yazan değil midir hayat? Eğer böyle değilse nedir hayat?
İçimizde bir ses bir gülümseme değilse nedir hayat? Karanlık bir dehliz mi kör
bir kuyu mu? Bize durmadan armağanlar sunan verdiğim armağanları dağıtın diyen
değil midir? Bitkin bırakan bir yol arkadaşı mı, yol mu?
Hayattan cesaret alarak, cevabını bulmamız çok kolay olan
sorular cevabı ile hayatın içinde saklı, gönül eliyle kapısını çalarak tüm
kapalı pencerelerimizi hayata açarak, içeriye girmemiz yeterli zaten… Oysa
hayatın verdiği armağanları kendimize saklayarak, bir zafer kazanmış kahraman
gibi haykırmak, daha sonrasında yenilgiyi yaşadığımızı anlamak mıdır hayat? Evet,
bu şekilde anlıyorsak evet binlerce kez evettir bu sorunun cevabı. Cesaret
hayattan destek alarak insanları uçurumun kenarına getirerek aşağıya atarak, hayat
böyle istedi demek hiç değildir!
Merhameti ile bizi saran hayat derin bir uçurum olabilir,
ama bildiğimiz uçurumlardan değil, içine girdikçe düştükçe kendini kollarına
bırakınca saran koruyan, içine düştükçe yolu bitmeyen bir uçurum ama etrafı
dibi pamuktan döşenmiş yataklarla döşenmiş yumuşacık bir uçurum lakin
parçalamayan, parçalanmışları saran tamamlayan toplayan bir uçurum… Biraz derdi
kederi ile bizi sıkan ama çelikten zırhı sabırla giymemizi isteyen değil midir
hayat? Şimdi diyeceksiniz ki hani yumuşacık pamuktan döşenmiş yataklar, her
gece yatabiliyorsan sabahına kalkabiliyorsan bir lokma aşını rahat
yiyebiliyorsan daha ne olsun? Onca malı mülkü zenginliği olanlar gece rahat
yatabiliyor mu? Kasasında eksilmesin parası diye saatlerce hesap yaparken bir
lokma aşını rahat huzurla yiyemez iken… Kazancına kazanç katmak kasada saklamak
için çalışarak hayattan zevk almayanların mutsuzlukları gazete manşetlerine
taşınırken okumayanınız yoktur, ya intihar ya depresyon ya aşırı şımarıklıkla
her şeyi yapabilirim saçmalığıyla kendini her geçidin altında geçeceğini
sanarak hayat ile alay ederken aklını yitirenler mutsuzlukla hayattan zevk
alamayanları düşün…
Hayata ya ben ya sen deme lüksümüz hiç yoktur, böyle bir
lüksümüz olduğunu sananlar kaybedenlerin başında gelirken sonu hüsran ıstırap
sonsuz bir azaptır… Hayat önümüzde sağımızda solumuzda uzanan bir sokak bir dönemeç,
sarılmayı bekleyenleri sarmamızı görmek isteyen yaşam şeklidir ki, Âlemlerin
Rabbi bize bunun için hayatı vermiştir, vesselam.
Mehmet Aluç