Karan kar’ın yasıyım iziyim:
Menşei ölüm olan reçine bir sevda
İçinde eğik küpeştesi özlemin
Derinlerde külfet
Sığlarda illet bir yalnızlık.
Fıtratın adabına uygun olmalı oysa
Ne dünün yüzü suyu hürmetine ne de…
Diyezlerin tehdit ettiği bir ikilem
İçindeki aşka icabet
Bir deyişin teyakkuzu
Kapalı perdelerin temaşa ettiği o
gizem:
Korkutucu imgelere sarılıp,
Hezeyan batağına saplanmış bir
kelaynak kuşu
İçimlik yâd edip
Ömürlük bağlanmış basiret.
Kuluçkada acılar şimdi:
Ha doğacak ha ölecek.
Rahminde evrenin
Bir kayıt kadar aşikâr
Kayda değer değil oysa
Kiminde kin çok manidar.
Düşüp yola beyit beyit
Garez bildiğin bir yetim cümleyi
sineye çekip…
Unutulmak ufkunda aşkın
Kanında dolaşan rahmeti tensiye eden
İblisin şirret soğuk iklimi.
Akla zarar neyden çıkıp da yola
Cehennemin penceresinde büyüyen
nefretin
Karakaşına esefle dokunmak ve
uzaklaşmak
Boynunun borcu bunca mazlumla dolu güzergâhın
Tali yollarında kala kalmış
Zanla mahşerle biteviye hasbıhal
içinde
Kararsız bir tufan süregelen;
Sür git hezeyan;
Deşifre edilesi bir matem
Konuşlu olduğun bunca iklim bunca
neferin
Ayak izi.
Doluşup yüreğe
Kambersiz düğüne tezat
Yalnızlığın izafi haritası
Kayıpların mealinde yorgun;
Yorgunluğun koynunda unutulmuş;
Mabedi benliğin kekremsi haset
Bazen hasret yüklü
Bazen elem
Bazen içindeki zikir buyur ettiğin
Göğün bekçisi.
Zaman bekçisi yalarken içini düşlerin
Kumpasın lanetine tutsak
Hatmettiğin bunca duyguyu
Ziyan ettiğin
Günbegün boykotu haznende
Dokusu eprimiş yalın fıtrat
Bazen’le uyuyup
Sonsuzluğa uyandığın
Tabanı aşınmış bir metanet olsa da
Yüreğin zikri
Zaafların tecellisi her münferit hece
Sayıklarken aşk, aşk diye diye…