Ben mavi denizlerimi göndereyim sana
Umutla açılsın yelkenlerin dehlizlere
Müzmin bin bir gece girsin senli düşlerime
Sen karart yarınlarını da sal gelsin bana
Ben garip gezginim bin dört yüz yıl evvelinden
Müpteladır sahralar bende ayak izine
Ebedi bir sevda yakar fermandır özümde
Eser rüzgâr ufka baktığım aydınlık yerden
Nihayetinde bu aşka mahkûm olur ölüm
Hatıralar dergâhında tükenir kıvılcım
Tan yeri gülümser, dolunay şikâra kalkar
Dolanır dünyayı da çöllerde büyür gülüm
Yalnızlığım ki vurur nazar boncuklarını
Hıçkırığım oyun, çocukluğum tende yara
Vakit fedakârlık, karanlık yetim bırakır
Selam veren fırtına saklar çocuklarını
Küheylanlar çekmez dağların acısını
Bulutlar ağlamaklı baksa bundan ne çıkar
Anka yanı başında, Hüdhüd dursa karşında
Kaldırım anlayamaz yolların sancısını
Yağmur neden öper kirli toprağı bilinmez
Zamanın bakışları ışıldar an bilmeden
Ak gelinlik içinde kana süzülür yaşlar
Sevgili adı anılmadan asla silinmez
Mihengimi sana saldım ağarmadan tan yeri
Bir dünya düşledim toprağının rengi beyaz
Sular kaynağında düş âlemine hevesli
Ahitler zindanda güzel Yusuf'a can yeri
Bekle beni yağmurun ince yağdığı yerde
Açınca güller içimde acıyı damıtır
Kuşlar sevda ilinde düğüne yol sürende
Hak kuşanırsan ne gam ne keder kalır serde
Beyhude mevsimler bana iklim anlatamaz
Durgun gölde hayat bulan her geceye inat
Bin ömrüm olsa fedadır bir damla yaşına
Ben mavi denizlerimi göndereyim sana
Umutla açılsın yelkenlerin dehlizlere
Müzmin bin bir gece girsin senli düşlerime
Sen karart yarınlarını da sal gelsin bana