*
gündüz üşüyordu,
yüzleri gülümsetecek sarışın bir güneşte yoktu omuzlarda kar desenli battaniyeler,
ellerde sıcak bir bardak çay
ne sabahtır , ne akşam
buram buram kar kokar bembeyaz evler
*
zihinler bu şehirden, bu devirden çok uzakta
derinden yayılan ahengin busesidir bu
eski plakta çalan gizil bir alemin bestesidir bu
dışarıda kar yağışı
tinsel bir evrenin yeniden keşfidir bu
karla örtülü sonsuzluk hissidir bu
değişir mevsimler sürüp gider hayat…
sevgili gelir akla her vakit
*
kalmamıştır artık ne gelen, ne giden,
yine ıslak yollar ,
yine yalnız kış
bütün evleri soğuk bir duman sarmış…
ıstırap içinde oradan oraya sürüklenir
yine o akşam güneşi
dallarda serseri dolaşan yuvasız kuşlar
dökerken ufka dönük kanlı arzuhalini
gizli bir sesle ağlar rüzgar
başlar hazin günlerin derbeder ninnisi
duyulur engin seherlerin çilekeş musikisi
*
yanağa dokunan sadece kar değil sevgilinin elleri belki de kalp kıpır kıpır
şehre kar yağarken
kar , göklerce yazılan saf bir şiirdir belki de ehlince okunan dilsiz dudaksız
billur penceresinden gökler ilk hecesi kışın ayazında toprak son mısraı
hayat denilen şey avuçlarda soğurken
*
hikmetli bir susuş belki de
daha çok ebedi hayallere daldırmak için ağır ağır yağarken kar taneleri
sürgün edilmiş, yurdun en ücra köşesine
sihirli kar manzaraları
her şeyi bir tarafı savurmak için görünen her yere kar doldurmak için
dalgalar halinde bir kez daha
kaç kez daha derinden.. derinden
*
mucizeler oluşturmakta
düpedüz bir sihir tozu dumana katan tipi
sabah öğle akşam … günde beş vakit
kar laldir rüzgar geveze
sokaklarda ufak ufak gök gürültüleri gök buzlu bir camdır sanki
bin yıl sürecekmiş gibi hayal-i zaman düşlerde ki o sonsuzluk duygusu
*
redfer