Kem gözlü insanlar oturmuş izliyorlar bizi.
Nerede hata yapacağız, bekliyorlar.
Siyah saçlı geceye inat uyku nedir bilmeden.
Sabahında geceyle barışık ayrılmış gibi!
Yüzleri hep güleç görünürler.
Oysa biz her beşer gibi,
İhtiyaç duyuyoruz uykuya bile.
Sevmeye sevilmeye.
Eski çağ kalıntısı gibi geliyor isteklerimiz.
Onlar sevmeyi filmlerden gördükleri sanıyorlar.
Bizse bir filmden fazlasını gördük.
Kırılsa saçlarının uçları dahi,
Benim içim cız eder biliyorlar.
Sevgiden ne zaman konu açılsa,
Hep başka konulardan konuşulsun istiyorlar.
Korku öyle sinmiş ki içlerine.
Başını kaldırıp gerçekleri görmeye dahi vakitleri yok.
Oysa sen hiç savurmadın saçlarını rüzgârda.
Gezinmedi saçların rüzgârın nefesinde.
Senin de korkuların vardı.
Hem de onlardan biraz daha fazla.
Lakin onlar kadar beyhude olmayan.
Bir sırı taşıyor gibiydin başındaki örtünün altında.
Eski topraklardan kalma bir adetmiş gibi.
Bense senin en çok bu yanını sevdim.
Saçlarına bir tek benim bakabildiğim şu küçük dünyayı.
Başkalarına masalmış gibi gelen bir başka dünyaya aitiz.
Orada bekliyor bizi beklediğimiz tüm emeller…