Gövdesine şiirin kazık kakan ömre
delalet
Bir sancıyı sonlandırıyorum
İçimin ukdesinde beynamaz deyişler
sokulurken
Ötelendiğim doğasında insanım
Bir kazurat imgeyim her halükarda
Cereyan eden nice safsata
Akılsız başımda çakan bir şimşeğe
Riayet eden vakur yetilerinde aşkın
Düztaban bir yalnızlık
Yüreğimi yoğuran.
Göğün manifestosunda
Süklüm püklüm yarım ayda saklı
şaibeli
Fısıltı
Temkinli olsa olsa
Yıldız pazarında
Halay çeken pırıltıların nazarında
Soyut bir bulut kadar yalnızım
Aklımın çekilen iplerine takılı.
Beylik bir şarkı
Dünümü yarına taşıyan bir hengâmede
Konuşlu isyanlarımı
Affetsin Tanrı.
İstikametin rehavetine tanık ne çok ahkâm:
Göreceli bir mutluluğu satan
şeytandan
Almadım asla parayla umudu.
İçimden taşan doğasına
Âşık belki taşkın bir zürriyet
Bağ bozumu şarkıların
Her nakaratına sığdırdığım
Kifayetsiz bir ben ve sıradan ne çok
Gözyaşı.
Yine içimin istimlâk duvarlarına
konuşlu
Körkütük hazan rüzgârında
Temsili bir oyuna gebe
İçimdeki küçük sahne
Aryaların fink attığı
Bir terennüm kundaklanmış da ne olmuş
yani?
Ansızın arşı alaya sunduğum öfkemi
Sağaltan bir rahmeti nasıl da
Çekerim içime.
Zifiri teninde ölümün
Balyalarca hükmü de yok sayarım
Sözüm ona meclisinde yine içimdeki
tebaanın
Kanımı donduran zulmüne
Tanıklık yapar mahşerin beş atlısı
Teyakkuzun gücüne sığınan
Yoldan çıkmış bir yoldaş mı da?
Katıksız hüzün coğrafyasında
Resmettiğim gülücükler
İnsan pazarında
Feveran eden saklı bedeller.
Başım gözüm üstüne, azizim
Elimden kayan umutlar
Nasıl ki kapış kapış bitpazarında
Sabahı şakağından vuran beyitler
Belki de şafağı atmış cihanın
Örtüsüne takılı mizaçlar
Bir sıkımlık canım var ne de olsa
Huzuruma serilen acılarla içli dışlı
Noksan varlığımda.
Elemi baş tacı bilen kaderin
Hayatla arama nifak sokan
Tabusunda şiir benzeri bir hava
Soluduğum
Geceye dahi pabucunu ters giydiren
bir kinaye
Sözüm ona sabaha saniyeler kala
Hala mı infilak etmedi
Göğün tapusunda saklı
Onca mezar?
İçimde saklı tuttuğum kadar insanım
Sevgiden taviz vermediğim
Ne yalan
Ne de sunumuyla ihya olan
Bir temenni
Bakracın izafi ağırlığında
Boydan boya geçtiğim
Sırat Köprüsüne uğradığım o ilk gece
Nazarında günahların
Ağırlandığım kadar ağırlığım varsa
yoksa
Kaç külçe,
İçimdeki niyazı sonlandırmadan
Gözlerim ne açık ne kapalı.