Tanıklığında kerevite çıkmış
duyguların…
Sanal bir zafer aşkın bağdaş kurduğu
Peşin hükümlü heceler
Göğün retinası her özlem
Sıra dışı fıtratın gizemi
Firarı yorgunluğun:
Hacminde ölümsüz kıtaların
Ayrışan cesaret ve adalet
Korumacı bir hüküm; bir sarmal
Tutuklu dilin küspesi
Her zirveden düşüş
Bilfiil hükümlü dününle…
Tebaası mı yoksul imlerin?
Sanrı düşkünü eklemlerim
Soytarı sitemlerde başını dayayacak
Bir omuz arayan…
Demedim, demedim inan ki;
Saflığın kıyılarında bir rüzgâr
İçindeki mengeneden bihaber
Kaç şafak geçtiyse ölüm pazarından bu
yana
Ne ayrık otu ne de zuhur eden
Tek bir yalan.
Aşka yoldaş
Kimi Bektaşi
Hani ufkun devinimi;
Allah katında ne riya ne talan
edilmiş
Bir ruhta kaynayan kazan
Bilfiil maruzatı
Olur olmadık bir sitemde
Yürek katan değil mi duyguların
firarı?
Ve öbür yakası cennetin.
Düştüğüm hangi köprü mü?
Dur bakalım;
Yolun daha başı;
Naif bir özneyim ben işin aslı:
Kâh tedirgin kâh edilgen
Aşkı nam salmış bir yürekten
Damlayan hece hece.
Elbette yalnızlığın beratı
Kör kütük cehalet;
Sevgimden ne olur mazur gör beni;
Sevilmediğime dair ne bir sanrı ne
iddia
Aşkın meltemine tutkun sefil fani;
Göğün tohumlarına talip
Aşkın da gölgesinde kavrulmaya
Haraç mezat satan kimse aşkı
Sorsunlar benden.
Geçmek bilmez bu telaşı:
Sinemde vaveyla saklı
Sireni sessizliğin
Elbette kâfir gözyaşı.
Künyemde cirit atan üç beş hece:
Kimine kibir kimine ilham düşer
Payımdan değil payidar
Sevgimden
Yüzümün akıyla nasiplendiğim o
keramet:
Hizaya geldiğim nasıl ki gün gibi aşikâr;
Bir nebze de olsa gör ahde vefayı.
Sarmalında ne ümit ne varlık;
Sezilerimde kor heceler
Varlık kadar yalın bir tin;
Hicvine de aşığım bu döngünün
Muradıma dön gel, demekle iştigal
Her halükarda ölmeye sevdalı
Bir Leyla kadar vakıf gölgesinde
konuşlu haleye
Bir sinede saklı bu sevdayı
Pay ederken boşboğaz kelamın da
Firarı ansızın sönen ferinde şiirin
Bir sonraki şiirin yolunu bekleyen.