Sabah beş civarlarıydı. Köyde peş peşe silah sesleri duyuldu. Evin köpeği çılgıncasına havlıyordu. Muhtar ancak köpeğinin sesine uyanabildi. Odasında ki pencerenin perdesini araladı. Dışarıya göz gezdirdi. O da ne. İki terörist evine doğru geliyordu. Hemen ayağa kalktı. Üzerini bile giyinmeden evin çıkış kapısına yöneldi. Ağaçların arasında sinerek iki teröristin gözünün önünden kayboldu. 
Muhtar teröristleri bir kayanın arkasından gözetliyordu. Aklına cep telefonu geldi. Eyvah ki onu evinde unutmuştu. Şimdi jandarmaya kim ihbar yapacaktı. Diğer taraftan yoğun silah atışları yaşanıyordu. Bir iki bağırış çağırış duyuldu. Bunlar boş köyde teröristlerin feryadıydı. 
Muhtar evini gözlüyordu. İki terörist evine girince cam kırılma sesleri duyuldu. Kulak kabarttı.  İçeriden telsiz sesleri geldi. Biri “Başkanım bu köyden bize iş çıkmaz. Zannedersem Afrin’e giren Türk ordusu bu köyü riskli diye boşaltmış. Emrinizi bekliyoruz.”
Yanıt geldi. “Siz orada fazla oyalanmadan güneye çekilin. Talimatlarımızı bekleyin.”
Muhtar bir bir duyduklarını not defterine kaydediyordu. Şafak sökerken köyden toplu halde on bir teröristin çıktığını gördü. Hemen evine yöneldi. İçeriye girdi. Cep telefonunu aradı buldu. 158 jandarma ihbar hattını aradı. Görevli jandarma bir bir Muhtarın anlattığı detayları not aldı. 
Muhtar köyde durup durmamakta kararsızdı. Köy ne kadara boş ise de Kaymakamın emri ile nöbet tutuyordu. Kişisel eşyaların korunması, güvenlikleri ve tehlikelerden korumak içindi bu nöbet. 
Köy beş ay önce boşaltılmıştı. O  zamanlardan kalan yegane işaret köye bir telsiz kulesinin kondurulmasıydı. Türk ordusunun kullandığı bir kuleydi. Fırat Kalkanı harekatından bu yana dikilen telsiz kulelerinin arasında en güçlü veri ağına sahipti. Muhtar kuleyi gözü gibi koruyordu. 
İn ve cinin top oynadığı köyde Muhtarın hiç canı sıkılmıyordu. Evinde interneti vardı. Yiyeceği haftada bir ilçeden geliyordu. Muhtar gıdasını bu yol ile alıyor ama iş rapor vermeye geldiğinde ince eleyip sık dokuyordu. Kaymakam onda her hafta rapor istiyordu. Raporda nereleri gezdiğini, araç seslerini duyup duymadığını, bir ateş ve benzeri gibi bir koku hissedip hissetmediğini rapora kaydediyordu. 
Rapor sanki Muhtarın günlük defteriydi. “Olsun ben yine de günlüğümü en ince ayrıntısına kadar tutacağım.” Diyordu. 
Akşama doğruydu. Muhtar televizyonu açmış Zeytin Dalı Harekatını takip ediyordu. Sigarasına uzandığında azaldığını gördü. “İdareli içmeliyim. Saat başı bir tane içsem çok tasarrufunu görürüm.” Diye söylendi. Saate baktı. Kırk beş dakikadan beri sigara içmiyordu. “Bir on beş dakika daha bekleyebilirim.” Dedi.
Tam böyle düşünürken kapı ‘Güm güm güm’ gümbürdedi. Muhtar bu ıssız yerde kimseyi beklemiyor ve kimseyle karşılaşmak istemiyordu. Telaş içinde kapıya geldi. “Kim o?” diye seslendi. 
“Muhtar aç benim. Komşun Cevdet. İlçeden geliyorum.” Dedi. Kapı açılınca ekledi. “Benim buraya geldiğimden yetkililerin haberi var. Oradan izin aldım da geldim.” Muhtar misafirini içeriye buyur etti.
“Seni bana mı yolladılar veya köye kendi evin için mi geldin. Dedi ekledi .”Gecenin bu vaktinde kendi evine gitmeyip yanıma geldiysen önemli bir şey oldu demektir. Söyle bir şey mi oldu?”
Cevdet “Sorma Muhtar. Başıma neler geldi. Sınırı geçmeye çalışan birkaç teröristle karşılaştım. Hemen Kürt ayaklarına yatıp Kürtçe konuşmaya başladım. Beni uzun süre sorguladılar. En sonunda bana ne dediler biliyor musun. ‘Sen terörist misin yoksa buralarda ne geziyorsun’ dediler. ‘Terörist sizsiniz’ diyecektim. Hemen sustum. Bana bakıp acıdılar. Ama bana saldırsalar ben onlara acımayacaktım. Cebimde kelebek bıçak hazırdı.”
Muhtar “Ne ettin sen. O teröristleri elinden kaçırdın. Haklayamadın mı onları. Bak cebimde bıçak var da diyorsun. Bıçağını kullanamadın mı?”
Cevdet “Bırak Allah’ını seversen dalga geçmeyi. Ellerinde ki silahlara karşı benim ne hükmüm olabilir?”
Muhtar “Az önce söylemedin mi. Cebimde kelebek bıçak hazır diyordun.”
Cevdet “Dediğin doğru. Bu savaş hali. Ben o pozisyonda bir strateji içindeydim. Ama lazım olmadı o strateji. Teröristleri elimden kaçırdı isem de yerlerini, kaçış istikametlerini 158 Jandarmaya bildirdim.”
Muhtar “Gel otur ayakta durmayalım. Bak çay demledim. Sigaram da var. Şu televizyonun sesini açalım da Zeytin Dalı Harekatını izleyip tarihe şahit olalım.” Oturdular. Televizyonun sesi kısıktı. Açtılar. İki arkadaş üzerine oturdukları minderlerin elleri ile kabartıp düzelttiler. Sonra yeniden üzerilerine oturdular. Çay ve sigara içmeye başladılar. 
Cevdet “Ben ne düşünüyorum biliyor musun. Zeytin Dalı Harekatı başladığından beri ölecek insanların sorumluluğunu teröristlere yüklüyoruz. Ben bunu televizyonda duyduğumdan beri içimden, ‘teröristlere günahımız bile verilmez.’ Diyorum. Teröristlere ’bire ahmaklar’ diyorum. ‘Gözleriniz kör sizin. Maksat sizin kayıplarınızsa siz teröristleri zaten Kandil Dağında vuruyoruz. Bu gösterişiniz bu cakanız niye?”
Muhtar “Öyle deme. Biz İbrahim Peygamberin yapamadığını yapıyoruz. Teröristleri Allah’a yolluyoruz.” Dedi. Ekledi. “Sus sus sus. Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor. Dinleyelim.”
İki komşu tellendirdikleri sigaranın ardından yenisini yaktılar. Sigaraları arka arkaya uluyorlardı.
Muhtar “Cevdet dedik sana çay ve sigara ikram ettik. Ama sen beni yoldan çıkardın. Artık bir saat boyunca her saat başı sigara içeceğim.”
Cevdet Muhtarın huyunu biliyordu. Onun saat başı sigara içme icadına hayrandı. “Muhtar bundan sonra ben de saat başı içeceğim.” Dedi. 
Muhtar “Görelim bakalım. Dedi ekledi. Az önce Cumhurbaşkanı ‘teröristleri tepeleyeceğiz’ dedi. Bence bu siyasette kullandığı dil için uzmanlardan mutlaka yardım alıyordur. Sence öyle değil mi?”
Tam bu anda dışarıdan patlama sesi geldi. İkisinin de kulakları çınladı. Hemen dışarıya çıktılar. İlerideki Afrin düzlüklerinde ikinci bir patlama daha oldu.
Muhtar “Sen git istersen Cevdet. Beni bu köye Kaymakam dikti. Sana bir zarar gelirse hesap veremem.”
Cevdet “Ben buraya zaten geçici geldim. Hemen geri dönmek şartıyla geldim. Hem seni görecek hem evim bucağım ne halde onu denetleyecektim.”
Muhtar “Bu köyden ben ancak ikinci bir emir ile çıkarım. Bana boş evlere bekçilik yap denildi. Ben Zeytin Dalı Harekatına ancak böyle katkı yaparım. Senin katkın ise çoluk çocuğunun sensiz kalmaması.”
Cevdet “Gel de sarılalım.” Dedi. Kucaklaştılar. Cevdet “Zeytin dalını biz yerli halka sunarız. Teröristlere değil.” Dedi uzaklaşırken. Ve oradan patlamaların eşliğinde arkasına bakmadan yürüdü gitti.

Tuna M. Yaşar

( Zeytin Dalı Harekatı başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 8.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu