Söylemleri sırtla, fanisiz geçecek günün özlemine yenik düşen evrenin ç/akıl taşları.

 

Sonrası önemsiz zaten ölüme methiyeler dizen tüm şiirlerin tek temsilcisi gölgesine aykırı bir sefaleti kurban eden değil mi nefsine?

 

Büyüdüm ve büyüttüm tüm imgeleri sabırla üstelik suladım her birini ve terbiye ettim.

 

Munis kimliğime bağışladım kalemin sefil ucunu da batırıp gözüne gözüne sokamadım henüz lanetin ve tefsiri tüm yalan düşüncelerin.

 

Hangi kayıt ne zaman açıldı? Söylemekten men edenlerin cezasını zaten Allah verecek bir de göğü kundaklayan yalancıların şaibeli gölgelerinden esirgeyecek rahmetini Tanrı.

 

Beyan ettiğim her sözümün arkasındayım ama asla içi çürük elmaların düştüğü ağacın köklerini sıvazlamayacağım ne de olsa öykünen yalnızlığın cürümü tüm olup biten.

 

Kozasında bir ipek böceği iken zarar görenlerin de tahsilini ön gördüğü şaibe iken kötünün neferi her zalimi mademki asacaklar şafak vakti.

 

Tırtıkladığın kadar yalanı ve riyayı yaşamaya mahkûmsun acıyı, sen.

 

Sevgiden dem vurmuyorum bu sabah çünkü çalıntı sevgilerin fink attığı evrene ait değil benim sevgim.

 

Bir teranedir yürüyüp giden ve asılı kaldığın kadar asık yüzlü olmana bir şey demiyorum yaratılanın.

 

Zamandan bir kesit mi ödünç alınan yoksa muteber bir hayat mı kundaklanan?

 

Zıvanadan çıkan muteber ölümlülere sadece bir nida düşerken payına da göğün tarifesinde, gidip gelenlerin hesabı zaten tutuluyor.

 

El freni boşalan haysiyet; uçkuruna düşkün kâbuslar ve ağzıma yakışmayan her isim ve kötü söz nasıl ki sahibine ait…

 

Şimdi düşüşe geçen uçağın motoruna yuva yapan kırlangıcın yasını mı tutacağız yoksa ölüme dalış yapan yüzlerce insan için ayrı bildirgeler mi yayımlayacağız insanlık olarak?

 

Bilfiil yaşanmayan ne ise kim sorumlu tutabilir ki yaşatılanı ya da yaşanan şey kimin ilgi alanındadır eğer ki mahremiyet bir hak ihlaline sebebiyet veriyorsa?

 

Karanlığın bir izi olmalı ki beyaz tahtından inmesin.

 

Yaşamanın da bir adabı olmalı ki somurtuk heceler kazan kaldırmasın kaçın kurası imgelere de gönderme yapan cahil bir heceden tutun da insanlığını doya doya yaşamaktan mahrum bırakılan bir gece bekçisine gönderme yapan yalancı şahitler?

 

Çetelesi mi olup bitenin yoksa sudan çıkmış balıklar kadar hafızası olduğunu iddia eden o neşriyatta mı takılı kiminin beyin fırtınası yaptığına dair bir saptama sözüm ona eğer ki boğazına kaçan kılçık tüm yalanlarınızı zehir zıkkım ediyorsa…

 

Bil mukabil, sefil insanlık en azından dilediğini düşünme şansına sahip olduğun kadar iftiralarını maskenin ardındaki kendi yüzüne at eğer ki yüz bulacağına inanıyorsan Tanrıdan.

 

Bir lanet sonlanabilir ansızın derken teğet geçen şafağı sonlandırır evren aslında biriken hadislerin uğruna yaşar insanlık süt liman olmayı temenni ettiği beşinci mevsimin sabahına ermeden diner tüm iniltiler.

 

Sakıncaları olmayan cümleler sığ yüreklerin değil enginlerin tezahürüdür ve anlaşılmadık değil anlamsız addedilen değersiz hükümlerde boca ettiğim gönül gözüme ait detaylar.

 

Sapla samandan kasıt belki de iklimin değişkenliği.

 

Olması ya da olmaması mevzu bahis değil bu anlamda bir laneti değil bir hayali doğuruyorum her sabah ve aşkın katmanlarında yaslanmış bedenimle ruhumu disipline ediyorum.

 

Karartı mahiyetinde bazı insanlar ve aynada olmayan yüzleri belli ki lanetin nefsine uyan bir tanımlama kötünün ve nefretin yansıması.

 

Mutluyum ben olmakla belki de ben olmama sirayet eden biz’lik cümleler kurma cüretime yenik düşen aklı beş karış bir Havva kızı iken egemen varlığımda ben soyut değil de somut bir delik sunmasını isterken Yaratandan.

 

Her halükarda vakıfım her şeye ve her duyguya yine de büyük konuşmadan çekiliyorum köşeme.

 

Anlık bir coşku ile yazdığım.

 

Anlık bir kaygı ile irkildiğim.

 

Sonsuz bir sancı ile de sevdalandığım.

 

Yalnızlığın asla sorun teşkil etmediği bir aymazlıkla kendime yönelttiğim bir hicvi belki de esirgemediği için Tanrı.

 

Adabı muaşeret kanunlarından nasiplendiğim kadar edebin ve ahlakın fermuarına sahip çıkıp anlık bir öfkeyle söylenmeyi bile yasaklamışken kendime…

 

İmdada yetişen hangi duyguysa gün içerisinde çöreklenen.

 

Önemsiz belki de cehalet yüklenip yeni öğretilere kanat açmak lakin illa ki Oku, diyen İlahi Varlık ve aşkın inkârı ile evrenin kara deliğe denk düşeceği bir ibare belki de aykırı olanla yetinip azığa aldığımız düşler sonramızın garantisi yok iken bizleriz madem yolumuzu çizen.

 

Mağlup gelmek nasıl da göreceli bir ikrar bu anlamda bağdaş kurmakla bağnaz olmak arasında gidip gelmek.

 

Hulasası düşlerin; ömürlük gayretin de ihbarı belki de bir ayrık otu belki göreceli bir felaket senaryosu günbegün yaklaştığımız lakin çeperinde yenilginin kendimizi kral sandığımız.

 

Payidar olan güleç bir sima.

 

Layık olan haysiyetli bir yaşam.

 

Peyda olan kimi safsata ve yaralayan ne ise her halükarda nefsin tek tanığı ve terbiyecisi iken.

 

Farklı addedilen ile farkındalık arz eden demek ki bilumum refleksle yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz yeter ki sunumunu ertelemeyelim.

 

Ne bir öğreti ne de iddia ne de baştan savma: varsa yoksa güzele güzel demek güzel bizim olmasa da…

 

 

( Güzele Güzel Demek Güzel Bizim Olmasa Da... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu