Küskünlüğümü bağışla, Tanrım:
Yetemediğim dağlarda uluyan kurtlara
İsyanımı da.
Ne ketum varlığım ne de yalanım var:
Aşkın asasında tutuşan yüreğim
kadarım:
Azıcık yorgun ve küskün ama kendine;
Yoldan çıkmayan bir külfet olsa da
alnımın teri
Haysiyetle yaşadığım kadar kefilim
kendime.
Öğüt veren kıstaslarda
Ezilip büzülmeden hayatın meşakkatli
yollarında
Ne bir övünç vesilesi varlığım
Ne de acılarımı tuza b/andığım.
Şimdi kopacak kıyameti,
sonlandırmadan zaman
Korktuğum elbette koca bir yalan
Ve manifestosu bağışıklık sistemimde
Çöken dirayetimin de tutarken yasını
Şafağın al’ında ve canım bayrağımın
Muteber bir ölü olmak elbette
kaçınılmaz
Ve onanmaz yürekte feri sönen umudun
da
Düşmezken yakasından her niyazımın
Açık ara farkla geride kaldım ben,
Tanrım.
Ne m/eziyetlerim
Ne de ergen coşkum
Fazlasıyla hüzünbaz bir kelamla
Ar bildiğim tüm doğrularım.
Yanılgıya düşen pervazında
İçimi boğan o deli poyrazın
tutuklusuyum
Ve aşkın ve hicabın.
Tümseklerde düşkün yetilerim
Yetim olmayı asla ben dilemedim.