Örtülü bir sağanakta, boca ettiğim
mavi’nin yasını tutuyorum bir de beyitlerin ikramı sallantıda bir yüreğin de
mahcubiyeti iken.
Defolu düşler mezarlığına yolum ilk
kez düşmedi ne de olsa mecburi ölü sıfatlarımın haznesinde kanaviçe adımlarla
adıma şerh düşen bir çiçeği boykot ediyorum ve her yüzüm güldüğünde baharın
naşını örtüp yaz’a doğru yol alıyorum yaza yaza.
Varlığın mimarisinde hoş bir sunum
saklı son günlerde ve devasa yüreklerin mabet bildiği kıble’ye düşen gölgem
yine içimdeki papatya tarlasında dolanan yaramaz bir arı gibiyim ve sadece
kendimi sokuyorum zehirli olmayan iğne’me eşlik eden çuvaldızı da kendime
batırırken.
Vazgeçtiğim insanlar var istemeyerek
de olsa uzağında durduğum ama sanmasınlar ki onlara karşı bir kinim ya da öfkem
var sadece bataryamın boşalmasında üç beş etken sunarken her biri
azımsanmayacak bir zarar gördüğüm.
Örüntü ihlali adeta saçımı örmekten
vazgeçtiğim bir de yün yumakları çöpe attığım çokça üstüne üstük bizzat elimle
ördüğüm sayısız halı ve şal benzeri pelerinler içimdeki küçük kızın çeyizine
bomba yağdırırken aklıma düşen nice anlamsızlık.
Kolluk kuvvetlerine her an ihbar da
edebilirim hani içime gizlenen hırsızı belli ki zorlama babında yenik düşmemi
bekliyor oysaki aşkın gizemine vakıf olarak sadece içimdeki çocuğa aşık
olmasını bekliyorum evrenin ve yetişkin kimliğime sahip çıkan hurafeleri de yok
sayıyorum.
Düztabanlı olmadığım kadar da dünyanın
da düz olduğunu kimse iddia etmesin hani yoksa bir küre olduğu da mı bir
kehanet?
Tıpkı içimdeki isli lambayı kırıp da
ortasından yüreğime batan can kırıkları.
Al aşağı olduğuma dair kani iken
gecenin bir v/akti yağdı yine güneşin sağanakları oysaki güneş havayı ve
yüreğimi kurutup da yaş’a karşı iken ben yaşaya yaşaya görüyor ve öğreniyorum
ışıltılı bir yüze eşlik eden yaşların da güzel olabildiğini.
Kâhin olmadığım kadar kainatta söz
sahibi de değilim bir de içimin ufkundaki o sancılı bekleyiş yok mu?
Çivisi çıkan dünyaya bir çivi dahi
çakmaya fırsat vermezlerken ben indinde yalnızlığın ve serkeş yüreğimin yeni
ihtimaller doğuruyorum.
Kıtalar aştığım da mı yalan ya da
kıta kıta şiirlere takılıp da yüreğim aşka düştüğüm de mi?
Sancılı hayat ve sancağı da hala
elimde dikilmeyi bekleyen mutluluk faslı.
Göğün mucidi bir inanç.
Yüreğin müridi bir aşk.
Belki de aşk’a kalmamışken inancım
yine de sevmeme asla bir engel teşkil etmeyen zaten ömür boyu ne çok kere aşka
düştüm lakin bihaber iken muhatapları yüreğimde dalgalarla aşındı taş yürekler.
Gözüm seğiriyor artık kim ise beni
topa tutan.
Gözlerim kan çanağı filan da değil
hani sadece gözlüğümün iz yaptığı ve hangi perdeden çaldığını bilmediğim bir
şarkı belki de buselik makamında bir örüntü sevdiğim bir grubun söylediği ve
kulaklarımın asla pas tutmadığı bir de yüreğimin.
Konular çok fazlasıyla karışıklığa
sebebiyet veriyor: bir yerde sonlanan sevda masalları bir yerde asla
büyümeyecek bir kız çocuğu ve bir yerde kızılca kıyametin kopmasına saniyeler
kala.
İçimdeki fırtınanın sebebini bilip de
dinginliğe ermek adına yazıyorum bu satırları ve bir sonrakini. Bakalım ömrüm
yetecek mi sayısını hatırlamadığım hikâyenin de müridi iken hayal kırıkları
yine de sil baştan güne ve yeni bir ömre başladığıma dair bir söylence ile
kendimi inandırdığım.
Göz teması kurma hadisesine gelince
ve bu sefer hangi tarafın baskın olduğunu çözemediğim yine de insanlara
duyduğum inanç ve sevgi ile illa ki göz teması kurduğum ama yürek temasında
neredeyse tüm insanlığı beni yanılttığı ve yeni bir kart çekip yeni bir
dünyanın kapılarını ilk ben açacakmışım gibi somut bir veriye dönüştürmek adına
duygu ve düşüncelerimi kekelemeden yazmakta bir sakınca görmediğim.
Şehrin soğuğuna teslim olduğum bir
gece ve kendini bahar diye tanıtan bir mevsim sanki insanlığın yalancılığı ona
da sirayet etmişçesine ve hala sırtımda kabanım ben çiçeklerin peşinde koşan
bir kelebek gibi beyit beyit şehre duyduğum aşkı dile getirmekten asla
usanmadığım.
Belki de şehrin yalnızlığına tek kani
olan benim oysaki on milyonlarca insana kucak açmış bir şehir ve ne yazık ki
tek kişi bile şehri İstanbul’u kucaklamaktan aciz ve sürekli topu birbirine
atıp mütemadiyen teoriler geliştiren hani sanmasınlar da bu şehir sahipsiz ve
kimsesiz hani sanmasınlar sahipsiz ve kimsesizim.
Gülümsemeyi saklayamıyorum bu gün ve
nedenini bilmediğim bir huzurla içli dışlı elbette bana konuk bir huzur ve her
an terk etme ihtimalinin olduğu sonuç itibariyle gülmem ve neşelenmem itici
geliyor kimine lakin içten bir kahkaha değil mi dünyalara bedel ve sorumlusunun
ne ya da kim olduğunu önemsemeden… elbette yalan söylüyorum hem de kendime
üstelik bir ömür boyu aldatmadım mı kendimi?
İtici güçler ve de çekici.
Ürkünç gölgeler bir de şehla bir
b/akış.
Ç/ağlayan beyitler.
Ve ben ısrarla arıyorum mutluluğu bir
de izin çıkmasını diliyorum içimdeki çocuktan ve büyümeyi rölantiye alıp da
oyun çağımı çoktan geçmiş olsam da kalemimle yeni hayaller kurup yeni hikâyeler
yazıyorum üstelik hikâye kahramanın da asla ben olmadığı yine de denemelerimde
tökezlemeden kendime darbe vurmayı da ihmal etmiyorum ne de olsa yanlış yapa
yapa doğru edimi ve doğru yolu bulup pes etmemek her şeyin başında bana
mutluluk veriyor.
İçimdeki kıvanç.
İçimdeki potansiyeli kinetiğe
dönüştürmek adına ısrarla sayfaya yazılmayı bekleyen o enerji oysaki çoktan
tükenmiş olması gerekirdi, diyenlere aldırmadan yaşamakla yazmak arasında derin
bir gönül köprüsü kurduğum.
Bir zaman aşımına da uğramadığım
üstelik.
Hışmına uğrasam da karanlığın belki
de bu yüzden aydınlık yüzümde emsalsiz bir de umut teknesi salınıyor umut
dalgalarına fazlaca paye vermesem de zaman zaman belki de yeni bir şans daha
tanımam gerekirken…
Hayatımda sadece bir kez sınav
kâğıdımı boş verdiğimi de düşündüm mü üstelik hazırlık okuduğumda bacak kadar
boyumla İngilizceden kök hücre nakli yapılmasını beklediğim ve azimle öğrenmeye
de yemin ettiğim.
Bu boş sayfaları doldurmak adına
yeminliyim ötesinde coşkulu ve talepkar aslında kimseden de tek talebim yok
iken sadece içimdeki huzuru kalıcı kılmak adına ve içimdeki boşluğu kara deliğe
uğurlayıp belki de kara delik kadar boyutsuz iken ruhum ve duygularım ve azimle
yaşamaktan bu aralar istifa etsem de mutluluğun bana göz kırptığı belki de
yüreğimin sileceklerini fazlaca çalıştıramayıp yeni bir aldanışa daha gebe
olduğumu da kendimden gizleyemezken…
Sevginin üstüne tek duygu da
tanımazken.