İnsanlar vardır, hemen gözünüzün önündedirler,
Baktığınız zaman görürsünüz onları ve kolayca anlarsınız.
İnsanlar da vardır ki; çok derinlerdedir onlar,
Bir türlü irtibat kuramazsınız, ulaşamazsınız
onlara.
Ne zaman, nasıl girmişlerdir kimse bilemez, oraya.
Ancak hiç de kolay çıkmazlar, kapandıkları o kuytu
köşelerinden.
Ne yapacağınızı bilemezsiniz,
Çabalar durursunuz anlayabilmek için,
Ama onlar ser verir, sır vermezler.
Düşünürsünüz ölçer, biçer, tartarsınız
Hatta bazen kendinize de suç bulur, nefsinizi
tartaklarsınız,
Farklı yollardan erişmeye çalışırsınız,
Birlikte yaşıyorsunuzdur, neticede.
Ama her ne kadar birlikte yaşıyorsanız da,
Aynı havayı solumaktan ve aynı mekanı paylaşmaktan,
Bedenlerin aynı ortamda bulunmaktan öte olmayan bir
şeydir, bu paylaşım.
Her ne kadar gözler birbirlerini görüyorsa da ruhlar
görmüyordur.
Sesler kulaklara ulaşıyorsa da kalplere
ulaşmıyordur.
Omuza atılan şefkatli eller, gönülleri
kıpraştırmıyordur.
Böyle derinlerde kendine koza örmüş,
Bir tırtıl gönüllüyü nasıl uçurmak lazım hayata
bilemiyorum.
Biliyorum ki; bir niyet etse,
Az bir kıpırdasa, uzatsa elini,
Öyle tatlı uçacak ki uzatılan ellerle, huzura
Değme kelebekler imrenecek bu güzelliğe...
Neyin korkusudur?
Ah bir bilebilsem!