‘’İncinme değil bu
Öfke değil
Ah! değil.
Ötesi… çok ötesi.
Tam bir yürek çöküntüsü
Ruhun taşa dönüşmesi
Aklın büyük yalnızlığa.
İnsana olan inancını yitirme!
(Ş. Erbaş)
Mavi, dediler.
İnledi yelkovan.
Sus, dediler sonra
Usuma yenildim:
Mademki uslu bir çocuk değildim
Yetişkinliğimi mimlediler
Ve derin bir ah edindim.
Düşler tabanı yanan…
Kimi vardı ki ağır çekimle yendim
acılarımı.
Yavaş olmaya meyleden bir resimde
Donup kaldım ansızın
Zevcesi aşk olan şiirler edindim bazı
bazı.
Göktü temsili misal
Gürleyen ne Tanrı ne de bulutlar.
Dökülün, dedim yaşlarıma
Dökülmeyi lav etti tarla kuşu
Ben ki; cahil bir edimdim dünden
kalan.
Yanan ruhun sazlığı
Sözcükler devasa yalnızlığın tanrısı.
Aşk, dedim içimdeki sezgiye
Aşamadığım kadar da engelleri
Yas edindim sevgisiz geçen zamanı.
Bir ahlat ağacı edindim:
Yumuk ellerinde düşlerimin.
Bir selvi ağacına tünedim sonra
Lakin dalında yer yoktu bana.
Kıyamete bürünen gözlerinde
yalanların bir Çalıkuşu:
Hem öğretmendim hem de sınıfın en
haylaz ruhu
Bedenime çivi çaktılar:
Şükrettim çivisi olmadığıma
Çivisi çıkmış dünyanın da en sefil
varlığı
Azat ettim içimdeki yavru kuşu
Ne anneydim ne de saklı tuttuğum
Yüreğin nazı niyazı andığım kadar
çocukluğumu.
Bir sordum bir sustum.
Bir yandım bir de yar’dım:
Hangi eklemde saklıydım?
Belki bir şiirin kırık dizesi.
Hangi yanlıştan sürülmüştüm dünya
dışı?
Yalanım yoktu madem
Sevgiye meylettim
Sabah ezanında akan yaşlarıma da
eşlik ederken
Yüce Yaratıcı.
Öykündüm kurduğum hayallere.
Yüreğim burkuldu üstüme dökülen
lekeye
Ah, demedim şükrettim.
Son bildim
Oysaki başıydım hikâyenin.
Sevdalı bir semazen:
Pürü pak yüreğim.
Kayrasında kayıp bir eksen
Varsa yoksa inancım, Rabbim.
Sevdim gönülden ve inandım da:
Önce Allah’a sonra insana
Lav edildi neşem
Soytarı sesinde nefretinde iblisin,
Beyitler derledim hece hece
Sol sesinde eksenin
Düşlere düştü yolum
Gözümden de çok düştü sayısız insan
Yine de yitirmedim coşkumu
Bir surettim madem
Sure bildim her acıyı.
Namelerinde piştiğim
Sanrı yüklü bulutlar
Lakin yağdım rahmetin nezdinde
Soluksuz kaldığım göğüs kafesinde
Uçuverdim bir şiirin kanadında…
Şair değildim
Lakin şiar edindim her heceyi
Evlat edindim günü ve rahmeti
Solmadan gün ışığı
Astım ben de yüreğin sesini
Bir kırlangıcın kuyruğuna tutunup da
Kayrasında aşkın
Miadı dolmadı madem hayatın
Ant içtim Rabbime:
Evren kazan ben tutuklu sevmeye
Anladım ki boşa yanmışım.
Devranda iz bırakan tek sıkımlık
canımla
Yâd ettim maziyi
Çeperinde umudun
Beylik nazıyla şiirden damlayan
O taassup dolu firarı ile aşkın
Bir tebessüm armağan ettim evrene
Kopup gelen tevazu yüklü niyazımla.
Andıkça doğruyu
Yürüdüm de dosdoğru yolumda.