Adım attığın her yerde bir Suriyeli var. Nereye gitsen Arapça
harflerle yazılmış dükkân isimleri.
Hastane bekleme salonu hep onlarla dolu. Hapşırsak çok yaşa’yı onlar
diyecek. Yardım için dağıtılan kumanyalar hep onlara gidiyor. Ailemizle parka
gidemez olduk. Parkta bile hep onların çocukları var. Elbiseleri kirli,
burunları sümüklü çocuklar. Yolda okula, işe giderken çocuklar ellerinde mendil
zorla bizlere satmaya çalışıyorlar. Rüyalarımıza bile girer oldular. Ve bizler
haçlılarla mücadeleyi yirmi birinci asırda dahi sürdürürken, ordumuz onlar için
Suriye topraklarında savaşırken, onlar ülkemizde sefa sürüyorlar.
Peki, hakikaten öyle mi? Evini, ocağını bırakıp düşmek
yollara bu kadar kolay mı? Ülkesinde bey, abla, kardeş olabilen Suriyeliler,
ülkemizde sadece sigortasız çalışan işçi, vatandaş olması daha mı iyi geldikleri
yerlerdeki saygınlıklarından? Her gün
onlarca insanın üzerine yağmur taneleri gibi düşen mermileri bir bilgisayar
oyunu gibi görmek, ne kadar insancıl?
Suriye’de artık ölüm, ecel yoluyla değil zalim örgütlerin
kirli oyunlarıyla geliyor. Oyunlar, kirli ittifaklar hep aynı. Farklı olan
yalnızca oyuncular. Eskiden beri süre gelen, bir oyunun içindeyiz. Ve batı,
sonunda kaybetse dahi bu oyunu kazanana kadar hep aynı oynuyorlar. Ülkeye
giriş, her bir yanı talan etme, demokrasi getirme fikri! Sonunda medyada
kahraman onlar oluyor.
Suriyeli kardeşlerimizi ülkemizde ağırlamak, onlara Ensar
olabilme şerefine nail olmak başka hangi ülkeye nasip olabilir ki.
Türkiye, şanlı ülkem, ümitsizlerin yegâne ümidi... Mazlumların
dilinde hakka ulaşmak üzere yola düşen duaların muhatabı. Âmin bulsun ümidiyle,
mescidi Haram da hakka iletilen gözyaşların her bir tanesi. Senin varlığın bile
zalime korku uyandırmaya yetiyor.
Senin atandır peygamber övgüsüne mahzar olan. Senin atandır
kuşatan dört bir yanı. Zalimlerin dilinden düşen itiraflarda, imanı öncelemen
yatıyor. İnanmak zırhını elinde tutan meşalem, vazgeçme abisi olmaktan
mazlumların. Vazgeçme ki, bilsinler müminler yalnız değildir.
Ne diyor kâinatın efendisi’’ Komşusu açken, tok yatan bizden
değildir. Bırakın açlığı, onlar ölüyorlar…