Ölümü rencide ettim: az evvel aldım
haberini sonra da sükûn diledim Rabbimden.
Sözcükler kadar yansızım ve aşk
doluyum sadece Rabbime de değil üstelik.
Sevgiyi bahşeden İlahi Güç ve
akabinde bana sunduğu kocaman bir dünya gerçi öncesinde de sunduklarını yüreğime
asmıştım gelin görün ki çalındı üstelik bilmediğim nedenlerden ötürü
tanımadığım insanlar tarafından.
Güne uyanmak ve marazi akımlar farklı
insanları sunumu iken o tanımsız akım ve sevgi kirliliği.
Büyüyen bir dünya var içimde ve
önümde, bana bahşedilen ve işte tüm derdim: o dünyayı pay etmek sonra yenidünyalar
sunmak hem kendime hem herkese ve…
Herkes olmayı da asla beceremedim ve
işte anlatıyorum üstelik anlaşılmayacağımı bile bile anlatıyorum yoksa tek bir
kişinin bile beni anlama ihtimali var mı hele ki benim de çok sevdiğim kim ise
üstelik kendilerinin bile haberdar olmadığı.
Günü böldüm yine: acıya böldüm sonra
hüzne oysaki böyle kurgulamamıştım ve sözcükleri öğütüyorum ve acılarımla
övünüp sözüm ona yazıyorum ama yaşıyorum ve asla yadsımıyorum.
Günü kurtaran kim ise…
Ne ala ne ala.
Günü içime zehir eden kimse teşekkür
ederim çünkü acılardır ve bana dökülen her zerrede saklıyım ben ve benim
sakladığım yoksa gözümden sakındığım mı demeliydim?
Yalın bir tabirle:
Ben, bir düş sihirbazıyım ve gerçekler
örüyorum düşlerimle sonra düş görüyorum gerçeklerin nezdinde ve uyanıyorum
yoksa uyandırılıyor muyum demeli? Ve unutuyorum gördüğüm tüm rüyaları iyi de
alt bilincim mi balık hafıza ama üst bilincim çok yoğun ve devasa bir bellekte
saklı tutarken bunca bilgiyi.
Kimden ne mi istirham ediyorum?
Elbette hiçbir şey çünkü herkes
görevini layığı ile yerine getirdi ve işte an itibari ile tek bir engel yok
Allah ile aramda.
Yansız severken ben.
Has(r)et yüreklerden de uzak durup da
sevgiyi nimet bilmişken…
Anlamak ve anlatmak.
Yalan yok, bazen çöp kaçıyor gönül
gözüme ve karşımdakinin gerçek yüzünü görmekten imtina edip onun beni sevdiğini
sanıyorum.
Ve gözümü ovuşturup…
Zincirleme duygu kazası: Rabbim, bu
nasıl bir dünya?
Sev ve yenik düş.
Sonra daha çok sev alt belleğinde
biriktirdiklerinle daha doğrusu yürekte açan bunca çiçek.
Basit bir kavram gibi gözükürken
sevgi kocaman bir açılım işte.
Üstelik dünyanın sonunu da kendi
ellerimizle hazırladığımız.
Bu yazıyı yazmama vesile olan ne mi?
Elbette hiçliğim ve gurur duyuyorum
hiçliğimle ve de bilgisizliğimle iyi de zaman asla yetmeyecek hele ki süreç
böyle işlerse.
Okumam gereken binlerce kitap.
Binlerce makale ve şiir kitabı dağ
gibi istiflenmiş.
Yazmayı geçtim çünkü yazmak zaten
yanmak ve ben kendimi bildim bileli yanarken ve işte nail olan o gerçek:
İlahi Aşkın sunumu ve devasa bir
rahmet.
Koşuyorum Rabbime: her gece ve her an
gelin görün ki görevlerimi yeteri kadar ifa edemiyorum elbette kulluk
görevlerimi ama gelin görün ki gönül gözümle tutundum ben hayata üstelik
çocukluğumdan beri.
Sevgiyi ve sevmeyi elbet ailemden
öğrendim sonra ne mi oldu?
Okula başladım.
Topluma karışma aşamaları.
Sayısız yabancı idi her biri ve
adları vardı: onlar benim arkadaşımdı hem de sınıf arkadaşım.
Sonrasını anlatmayacağım çünkü
sevgime sevgi eklenirken ve tam da kendimi tanımaya doğru yol almışken.
Çok gereksiz geliyor kimine göre:
altı üstü sevgi hatta biri bana isim takmış ve bunu öğreneli yeni oldu ama ne
olduğunu elbette söylemeyeceğim üstelik daha da beterini yaşadım elbette yüzüme
savrulan hakaretler ve de yalanlar üstelik sebebini bilmediğim ve benim cevap
vermeye bile yeltenmediğim.
Nasıl mı koruyorum kendimi?
Hiç kimse değilim madem.
Susuyorum sonra içimde kocaman bir
şelale ve her yeri su basıyor ve ben sıkı sıkı Rabbime sarılıyorum bir de
anneme bir de sevdiklerime sonra sevecek nedenlerim çoğalıyor ve daha çok
seviyorum yetmiyor benden nefret edenler çalmaya çalışıyorlar sevgimi sonra da
öfkelerini bastırıp iç sesimi susturmaya çalışıyorlar iyi de hayat onlardan
ibaret değil ki ve…
İçim ç/ağlıyor.
Sonra fısıltılar gürültüye dönüşüyor
sonra sessizlik sonra sadece bir boşluk asılı kaldığım ve bir adım sonrası:
Hoşluk yüklü çünkü yaşlarımdan üreyen
mahzun yüreğim bir o kadar mazlum olduğuma sadece Rabbim vakıf.
Ben nasıl sevmem?
Nasıl daha çok inanmam?
Sıra kimde mi?
Elbet kendime geldi sevme sıram.
Vakit var ya da yok hele ki tüm dünya
bu illet virüs ile boğuşurken belki de fazla vaktim yok belki sizlerin de yok.
Bilemem.
Kimse bilemez.
Ama bilen biri var:
Sözcükler ağlarken sadece dokundum
onlara çünkü yüreğime dokunan çok şey oldu yine ve d/okunulmazlığı kalemimim
yoksa tam tersi mi?
İyi bir insan olmak adına geldim bu
dünyaya sonra bir amacım daha oldu: iyi bir yazar olmak ve…
Her şeyi yüzüme gözüme bulaştırdım
tıpkı öncesinde de olduğu gibi.
Yoksa her şeyin sorumlusu ben miyim?
Ya da sonucu mu?
Sonlanmak mı?
Hiç dert değil çünkü Araf’ta kaldığım
bir ömrün ardından biliyorum artık varacağım noktayı.
Sevgimlesiniz çünkü verebileceğim tek
şey kiminin nazarında alay konusu olsam da.