Laf olsun diye sevmeye çalışmak, sevmek değildir. Bir heves ya da sürü psikolojisine aldanıp, onlar gibi olmalıyım düşüncesiyle de sevemezsin. Bir sinemaya, belki bir parka sırf bu yüzden onunla gidiyorsan, bırak acımasız güneşin yalnızca kendi bedenini yaksın. Başka tenleri boşu boşuna çürütmesin.

Basit bir paragraf insanı ne kadar yükseğe çıkarabilir? Bedenimin, kendinden bir haber yüreklerde yanmaya çalıştığından mı bahsetmeliyim; yoksa eksilmenin verdiği acı tadın ruhumun her tarafına nüfuz ettiğinden mi yakınmalıyım? Dipsiz kuyularda bile, sizi en son çekecek olan bir avuç çamurdur. Ben, kendi derinliğimde o çamurdan bile kalmadığını düşünüyorum. Yanılıyor muyum? Boşverin, bilenden işitin…

Sene 2007… Hikayem basit ama tutkuludur. Alışılagelmiş bir tavırla hüsrana sürükleniyorum. Beni bekleyenin, tatsız bir sondan başka bir şey olmadığının farkındayım. İnce kaşların ve kömür gözlerin gerisinde, tatmin edici bir nefes olduğunu bilirken her şey o kadar güzel gidiyor ki… Ağzımız süt kokarken, karabiberden başka acıyı tatmamıştık. Nerden bileceksin? Belirsiz işlemler sonuçlanmadığında bile bir taraf mutlaka kazanır. Matematikten çok çektim ve hala çekiyorum ama aşkta her zaman kasa kazanırmış. Anlaşılan karmaşık sayılar bile imalı bakışlardan daha masummuş.

Daha sonraları al eline kalemi, kağıtla tüm dizeler detone olsun. ‘’Sen dönene dek, bu yürekte asla bir ihtilal olmayacak!’’ Daha suratımı bir jilet bile tahriş etmemişken, acının tadını nasıl anlayabilirdim?

Bir film karesinde iki sevgili… Mavi tren ve malum bir istasyon! Mavi tren, sevdiğinden kış ortasında ayrılır. İstasyon bembeyazdır. Mavi tren, her gittiği istasyona beyazlar içinde bıraktığı sevdiğini bulma ümidiyle girer. Aradan yıllar geçer. Bir türlü sevdiğine ulaşamaz. Girdiği her istasyonda; ya yağmur yağmaktadır, ya da güneş sarı şapkasının altından irice gözleriyle trene gülmektedir. Sevdalımız halsiz kalır. Yıllar geçer ama, sevdiğini bir türlü bulamaz. Eskidiği için parçaları sökülerek bakım atölyesine götürülür. Bir süre sonra adı, kara tren olarak değiştirilir. İlk çıkış yaptığı istasyona, siyah renge boyanmış yeni haliyle döner. Giriş yaptığı an sevdalısını tanır. Daha çok kömüre ihtiyaç duyar. Apansız bir şekilde yanmaya başlar. Oysa sevdiği istasyon, onun geldiğini bile anlayamaz… Öksüz kalır trenimiz, başka istasyonlarda sesinin duyulmayacağını bilir. Sevdiğinden ayrıldıktan hemen sonra arıza yapar ve bir daha kendine gelemez....

Dertli tren bile sevdiğini aramaktan bıkmamıştır. Aslında defalarca ona uğramıştır. Tek beklentisi sevdiğini bıraktığı gibi bulmaktır. Sırf bu düşünce yüzünden, baharda, yaz ortasında uğradığı sevgilisini tanıyamamıştır. Esasında zavallı istasyonumuzda aynı dertten münferittir.

Ne istasyon ol sen,
Ne de kara bir tren.
İstersen;
Yağmur ol toprağı üzen.
Bulmak zor seni,
Kaybetmek en kolay görünen.

Sene 2010… Benim yokluğuna alışılamaz gördüğüm kişinin, adını kazıdığım kavak ağacı bile kocaman oldu. Hem onun adını, hem de benim adımı eskiltip yuttu. Peki diyeceksiniz; yüreğine ne oldu? Küçüldü… Adaletsiz yargılamalarımdan sıkılıp kendini feshetti. İnce iplere asılmış sevdalar yerine, kalın halatlarla onun yüreğine düğümlenmek istedi. Bu kez hayatın gerçekçiliği düzanbaz çıktı. Eliyle sevdayı gösterip, en tatlı yerinde yine kendisi yuttu.

Ne sinema salonunda sarılan iki vücutta gözüm var. Ne de bir çay bahçesinde gözleriyle sevişen iki çift göz istiyorum. Hayatımın raylarında yer yer diz çökerek, yer yer koşarak hedefe ulaşmayı amaçlıyorum. Ben sevdiğim istasyona bir gün varacağımı ve onun yalnızca beni beklediğini biliyorum…( f. k )


‘’ günler eksilmedikçe, geçen ömür özlenmez…’’


kml frk

Balıkesir

01:26

( İdam Ettim Sabi Düşlerimizi başlıklı yazı Toprak tarafından 5.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu