Düşlerin muadili diri zaferler ve
tebessüm yüklenmiş çehrelerin çökmüş omuzlarında şiirler ağırlıyoruz ve tüm
ağırlığımızla sevip de eziyet ediyoruz belki de birer meziyet erbabıyız hangi
iskemle ise çekip de oturttuğumuz sözcükler ve hangi misafir ise imgelerin
ağırladığı ihtimamla ve aşkla kürediğimiz hayat hikâyeleri…
Maviden şeritler çekiyoruz
düşlerimize ve tellerle ayırıyoruz sınırlarımızı bazen ise sinirlerimizi
aldırıyoruz ve genelde gergin iplerde yürüyüp gergin suretlerle yaftalar
sunuyoruz birbirimize.
İklimse bir ayraç koyduğumuz şehirle
şiirin arasına…
Bir ikilemse yükümüzü daha da ağır
kılan.
Ve ağır havasında Temmuz sıcağının
düşler iken zimmetli hayallere ve gerçekler iken gerekçelerin de baş tacı.
Fısıltılar kimi zaman ayyuka çıkıyor
ve tepeye yerleştiriyoruz güneşi ve güdümlü ışık solarken aydan alıyoruz
hırsımızı sönmekle sonlandırmak arasında gidip geliyor yıldızlar.
Atıl yüreklerde saklı sarkaç.
Kuyunun dibinde ölü bir taş hangi
deli attıysa.
Veli isek hele ki şiirler iken
bahşedilen zikrimizle hamt ettiğimiz şehrin dokusunda şiir olmaya meyleden bir
tebessüm ile kıvranan sözcükler kimi zaman terlerken emeğinin de hakkını veren
nice yürek işçisi mevsimin çatısında gülümseyen bir bulutta sürüklenen güneş
gibi umut gibi aşk gibi ve bitmek bilmeyen nice vaveyla bir batında doğan güneş
ve ay gibi…
İhtişamlı mevsimin nidalarında
solmaya mazhar bir çiçek olmanın verdiği aykırılık belki de hayatın hicvinde
saklı bir farkındalık.
Bir bulut olmanın özlemiyle
saklıyorum öznemi.
Bir özne olmanın verdiği maharet ile
özlüyorum içimdeki neşeli çocuğu ve solmaya yatkın sonlanmaya haiz anne sesinde
arıyorum şifamı ve şiirlerin eklem yerlerinde güller bitiyor sonlanmak üzere
iken gün, geceyi mesken tutuyorum taşkın yüreğimin yolculuğunda hutbeler ile
kesişiyor yolum.
Göğün mavi ırmağında bir rabıta.
Aşkın kaygan zeminde bir hale.
Zifiri karanlıkta dolunay.
Aşkın kisvesinde bir şiir ve şairin
yüreğinde saklı nice tebessüm.
Seyyah imgeler tezahür ediyor şafağın
retinasında kaygan bir yıldız belki de kaykılmış gün ışığına tebessüm eden
akşam vakti bir bardak çayın verdiği huzur eşliğinde gün batımı ve şakıyan
serçeler ki az sonra çekilecekler inzivaya.
Her aşkın bir özleme gebe olduğu ve
her özlemin de öznesi olmaya delalet hırıltılı sesi gecesefalarının ne de olsa
az sonra gün bitecek ve gece sürecek hükmünü.
Söylemek istediğim çok şey var hayat
yolculuğuna dair belki de yolda kalmış bir yolcu olmanın verdiği hüsrandır
kalemin ruhunu tetikleyen ve haylaz hecelerim; haylaz ve yetim ruhum aşkta
nakşeden hüzünlü bir vaveyla koptu kopacak gök kubbenin sarkacı ve içinde
devindiğim hayalet gemi.
Şiarım ne ise.
İnkârım da ne değilse.
İdmanlı ruhum, acı iken sökün eden ve
izafi varlığım şuur kaybına vesile bir tebessüm yüklenip da kırgın yüreğimde
saklı nice nida ve bitimsiz hikâye.
Şehrin kuyruğunda biten bir imlecim
belki de ve bilgisayar ekranına yansıyan ömrüm ki ne kibirli ne de mutlu ne de
vadesi dolmuş bir şiirden çok çok öte.
Ayaklarım geri geri gidiyor ne
zamanki nokta koysam yazdığım son şiire ve hüznüme gebe mısralar aymazlığında
yalnızlığın Yaratan şahit olsun içimdeki bitimsiz aşka ve iyi niyete.
Sözcüklerim yarenim.
Sözcüklerim yârim.
Sözcüklerim yamalı yüreğimin sarkacı.
Sözcüklerim eksenim ve ufkum ve
içinde devindiğim mizansen.
Bir buluta dokunduğum ve bir aşkı
soluduğum ve bir gül olmanın kıvancıyla gülümsediğim ve dolu dolu açtığım ve
saçtığım ışık Rabbine âşık bir fani; aşka düşkün bir mani belki de ve içimde
ötüşen kuşlar satırlarda seken ve satırlar kuşların gagalarında rahmet elbet
kalem iken asam ve aşk iken mezarım ve Rabbim iken koştuğum bir o kadar ölümden
feyiz aldığım ve korkmadan yaşadığım ve yasadığım ve yazdığıma delalet sonsuz
olma arzum.
Bir katre isem…
Belki de bir kaknem gölge ay ışığına
dadanan belki de beylik bir söylem içimdeki ukdelerin sarmalında yanıp
dönendiğim aşkın merkezinde bir ithaf iken yüreğin selamına yenik düşen kelam
ve sevdalı sözcüklerin damarına basıp da ç/ağlayan için için ve bir şelale olma
arzusuyla çırpınan kırık kanatlarım.
Fevri varlığım dünümde nice arıza.
Fevri yüreğim kasıtsız kendime
zulmettiğim ve elimden kayan istikbalim bir o kadar mevcudiyetimi ihbar ettiğim
hayal yüklü heybemde saklı hatıralarım ve maruzatım elbet Allah katında kayıtlı
günahlarım ve sevaplarım aşkın şavkında hükümran hecelerime sunulan son koz
aşkın da nidalarında fısıldayan bir gün ışığı gibi.
Düşkün hecelerimi ihbarımdır
yaftaların mezarında solan karanlıkta nakşeden aydınlık ve ölü nidaların da
fısıltısı içimde ukde kalmış ölümcül asalet.
İşte ferine âşık oldum mevsimin.
İşte gemici fenerimle s/alınmaktayım
şehir merkezinde.
Aslında bir köylü kadın olmanın
verdiği huzur bir şehirli kız edalarında saklı sıkılganlık belki de iç içe
geçmiş güzel ülkemin güzel insanları sayesinde yeşeren cennet bahçemiz ve
cennet ülkemiz.
Yazmanın ilhamıdır aşkın da ferinde
tutuşan isli sözcükler ve meskenim aşktır edebiyatla neşreden ve İlahi Aşkla
coşan ve insan sevgime ve vatan aşkıma asil bir sorumluluk yükleyip kendimle
cebelleştiğim ömrün kayrasında haşmetli bir duygu sağanağı…
Közümde sevdalı sözcükler özümde
semazen gölgeler ve yüreğin de neferi iken kalemin mahcubiyetle sokulduğu nice
sevdalı yürek: ne edası ne sedası nazlı felek ne de nazenin bir rüzgârda
savrulan perçemi yorgun yılların ve içimde dinmeyen bir coşku ve yaşama sevinci
üstelik hüzün batağında bir sema gösterisi adeta imgelerin çığırtkan neşesinde
bir buse daha bahşederken yüreğim sonsuz olmanın da meali ve şevki iken aşkın
ihbar ettiği her duyguyu serdim nice kelime şah damarımdan yakın İlahi Aşkın
bahşettiği her güzelliğe şükretmenin verdiği huzur ve coşku…