HAYATIN NİMETLERİ
Hayat nimetlerini ayırt etmeksizin verir.
Uyuz bir köpeğede yağmur yağar, yaralı bir kuşada. Suya hasret bir buğday tanesinede.
Okyanusların dev dalgalarında yüzen mavi balinayada.
Dağların doruklarındaki çam ormanlarınada güneş doğar, bir evin bahçesindeki semiz otunada .nepalde bir budustin tespihine, tanrı dağlarında bir çobanın kepeneğine . Sibirya nın buz ormanlarınada bir ayının inine .
Tüm canlılar için akar nehirler.
Geyikler ile çakal aynı suda yüzerler.
Kurtta bakar taze yağan karın tadına, bir çukça'da susuzluğunu aynı kardan giderir çadırında .
Hayat nimetlerini ayırt etmeksizin verir, tüm canlılara. Bir akbaba yediği leşi,binlerce mahluk ile paylaşır.
Tüm canlıların yavruları aç kalırsa ağlaşır.
Nasıl farklı görürüz sıcacık evimizdeki çocuklarımızdan, kutuplardaki bir fokun yavrusunu. Bir fok yavrusu bir çift eldiven demekse mesela.
Bir rakun bir şapka...
Hayat nimetlerini ayırt etmeksizin verir oysa. Biz niye bukadar acımasız olabiliyoruz? Nasıl bütün canlıları yok etme hakkını kendimizde görebiliyoruz .
Hatta insanız diye nasılda kibirleniyoruz.
Namlumuzun ucundaki kim olursa olsun acımıyoruz.
Oysa hayat ayırt etmeksizin veriyor nimetlerini.
Zaman geçtikçe acımasızlıkta sınırları aşıp, sınır tanımıyoruz. Kendi cinsimize bile diğer canlılara yaptığımız adaletsizce davranışları yapabiliyoruz, her şeyi kotegorileştiriyoruz .
Önce canlı cansız diye böldük tüm yaşamı. Sonra insan, hayvan. bitki diye ayırdık.
Hayvanları böldük memeliler, memesizler diye. Balinanın memesi olduğunu suyun altında yavrusunu emzirdiğini sonradan öğrendik.
Sonra insanları bölmeye ayırmaya başladık beyazlar siyahlar diye, önce ikiye böldük sonra dörde sonra on altıya sonra paramparça ettik. Kadın erkek diye, İnançlı inançsız diye böldük.
Yetmedi kuzeyli Doğulu diye böldük. Yetmedi Doğulu batılı diye böldük yetmedi....
İnananları aldık müslüman, hıristiyan, yahudi, Budist diye böldük...
Yetmedi Sünni alevi diye böldük.
Türk, kürt, diye böldük. Bölündükçe küçük lokmalar haline geldik ve bizi bölenler için
Yutulması daha kolay lokmalar olduk.
İlk halimizden Bölündükçe uzaklaştık. Biz küçüldükçe bizi bölenler büyüdü, büyüdükçe daha çok acımasız oldular. Büyüdükçe daha çok acıktılar. Acıktıkça daha çok yediler. Yedikçe daha çok çaldılar. Çaldıkça daha da güçlendiler. Güçlendikçe daha çok öldürdüler.
Ve bu yaptıklarına hep bir kılıf uydurdular. Kimi zaman allah adına yaptılar, kimi zaman din adına, kimi zaman sizin için dediler. Kimi zaman devlet adına, kanun adına, düzen adına... Düzenlerini kurdular düzene uymuyanı vurdular...
Artık sonuna geldik bu yolun.
Artık binlerce parçaya bölünmüş insanlık şunu anladıki, artık iki parça var ortada...
Düzenleri kuranlar, düzenlere uyanlar. Gelin aslımıza geri dönelim,geri dönelim insanlığımıza... tüm canlılarla kardeşçe yaşayabileceğiniz bir dünya için geri dönelim.
Yaşam hakkını bir karıncaya dahi ayırt etmeden verebileceğimiz, ekmeğimizi tüm canlılarla bölüşebileceğimiz bir düzen için, hayatın nimetlerini ayırt etmeksizin verdiğini hatırlayalım.
Yılmaz Tizgöl
Moskova