şeffaf bir güz ve sular bulanık
nehirlerin ölü gürlemesinde
iplere asılı yaparklar rüzgarın şelalesi
direklere çakılı hayatlar
çarmıhlara gerili umutlar
tarladaki beyaz pamuk
üstüne yığılan kızıl şarap
rüzgarın dallarında vals eden bir gül
ve bir çocuğun kahkahası
onun hiç umurumda değildi
savaş veya sulh
buğdayın dönüşümü ekmek
bir vaha ve gürültüler, patırtılar
kesişen savaşlar ve
çıkar çatışmaları
ve hırçın sular aldı gitti o çocuğu
can attığı yerlere doğru
bir yokmuş bir varmış zamanları çılgın çalkantılar üstünde sörf yapan yaşamlar
son ısı tellerinde koşuşturan bir tay
sağır ve sessizce yaklaşan kış mevsiminin peşinden
buzuların çözüldüğü günde
yeryüzünde yeryüzü allak bullak
artık bize ideoloji gerekmez
hiç biri tahıl ve ekmek vermez
deniz bir kasırgayla yarıldığı gün
güneşin saçları karardığında
kör gözlerimiz açılır ansızın
ölüm kervanının dalgaları coşunca…