Sözcüklerin düş birikintilerinde
helalleştiği duygular bir o kadar kabrime yakın hissettiğim bir boşluk ve
uğuruna inandığım her ne ya da kim ise elbet uğursuzluk addedilen çabalarımın
boşa gittiği.
Tıpkı boşa düşen bir vatandaş gibi ki
bunu da yaşadım kaç sene evvel ve nüfus müdürlüğü beni bir süreliğine yok
saymışken.
Yok sayılmak yoksunluğun tescilli
varlığı artık nasıl bir varlıksa adına yoksunluk ya da yokluk denen.
Düş filan da biriktirmiyorum üstelik
umut hanemde yine de sadece tek kırıntı ile idare ediyor olabilmenin vasıta
olduğu bir o kadar bıkkınlık duygumla yola devam ediyorum eğer ki bir yolum
varsa halen.
Öznem yok bu günlerde.
Özlemin duyduğum hiçbir şey yok.
Kayda değer mutluluk mu?
Elbet izafi bir eksende edindiğim
bunca izlenim nihayetinde kalp gözüme olan düşkünlüğüm bir o kadar kendimi
dışladığım kendimden ve kendim olmaya meyletmiş bir canlı iken kendimi bildim
bileli kibirli olan duygularla asla uzlaşı sağlayamadım ve yediverenlerin
sekizi birden solmuşken.
Hangi açıdan mı bakıyorum hayata?
Pardon: hangi acıdan, diyecektim.
Hangi birini anlatmaya yeter ki
takatim ama bilen biri var dünyamı idame ettirmek adına dünyasız kaldığım ama
beni sahiplenen tek varlık elbet annemden evvel.
Şunun şurasında uzak kaldığım yazın
dünyası kaç zamandır ve sanmayın ki dünyanın sonu geldi sizlerin açısından:
gelin görün ki kıyamet çoktan koptu içimde nihayetinde koptum ben de asılı
kaldığım o pamuk ipliğinde dolanıyor bedenim ne de olsa ipek böceği olasım
tuttu.
Hayat dışlarken mi yoksa ben miyim
kolumu dişleyen ve işte o saat izi ve vaktin neye denk düştüğü:
Varlık katsayım.
İçimdeki sayaç ve de sarnıç.
Şimdi nerelere gitsem de korkuların eşkâlini
unutsam ve sadece Rabbim olsa bana tek görünen; hep görünen ve gözetip kollayan
ki sırf beni de korumasın hani akabinde içimi bilen İlahi Güç ve gücüm her
tükendiğinde sarıda beklemeye aldığım kayıp neşem ve hüsran bulutlarında saklı
nice düş nice dua nice umut teknesi belki de yolda kalan otomobile
yerleştirdiğim o zaman ayarlı bomba elbet çoktan infilak etti ve bu sessizlik
de ona delalettir.
Yanık kokusunu tek duyan ben miyim
yoksa?
Ve küle dönmüş hayatım ve iç dünyam
hele ki o dış sesler yok mu sizlere aktarmanın da asla mümkün olmadığı ve bilin
ki hiçbir dış ses umurumda değil… desem, desem keşke en azından yazarak idame
ettiğim sekiz seneye verdiğim mola ve içim nasıl da kıpır kıpır ve nasıl
huzursuzum günlerden beri.
Ve yapmam gereken sayısız şey her
biri özel ve ailevi ama hala başarı kaydedemediğim.
Az evvel sordu annem:
‘’Pes mi ettin?’’
Ettim mi sahi? Ya da bir kola kaç
karpuz, kaç acı, kaç dünya sığar ki?
Edimlerde ilkem.
Hayatta olmazsa olurum.
Sırtımdan boşanan o soğuk ter.
Ve hala yazmaktan medet umabildiğim
gerçeğini bunca gün göz ardı edip de yine yolum yazmaya ve sizlere düşmüşken…
Yazdığımdan fazlası, yazmakla eş
değer iken yaşama sevincim ve solduğum pencereme günlerdir güneş doğmazken ki…
Ki güneşi pek sevmiyorum en azından
içimi ısıtıyor ama sıcaktan ve aydınlık havadan da fazla haz etmiyorum işte bir
de tatil günlerinden ve sebebi bende kalsın hani olur da bir gün dilim sürçer
ve bir bir deşerim yaralarımı.
İnancın varlığı işte dayanma gücümün
de ta kendisi.
Eşliğinde…
Söylemeli miyim sahi? Ama söz verdim
kendime ve çok sevdiğim bir akrabama asla söylemeyeceğime dair ama tutamam
dilimi en çok inancımla ayakta kalmak ötesinde inancımın ve beşeri görevlerimin
de farkına vardığım elbet inancımın eşliğinde yine de tam anlamıyla
başaramadığım.
Kendimi eksik hissediyorum en çok
yaralarıma alkol dökerken.
Kendimi fazlalık addediyorum işte ne
zamanki yasımı ve yaşımı duyan densizin biri ya da birileri…
Elbet adı ve ruhu kayıp insanlar
gölgelerine tapınan ve gıybetin hasını üstelik ulu orta yapan üstelik asla
muhatap olmadığım gibi ne gibi bir amaçları olduğunu tahmin dahi edemiyorum.
Gerçek hayatın üç beş kesiti ve işte
yazarak aldığım güç bu sefer eşlik eden ek sıkıntılar üstüne üstük sanal
dünyada olmamım tek sebebi iken edebiyat.
Öncemsiz değil işte günüm.
Sonrası da yok iken öykümün.
Aslında ortada bir masal dahi yok
iken.
Ve ben hala nasıl oluyor da bir masal
kahramanı olmayı başarıyorum?
Çivi çiviyi sökerken sözcükler
yuvarlanıyor yokuş aşağı üstelik o yokuşun tepesine nasıl da zor vardım ben.
Hep de bu oldu hani.
Mesleğim ve hayallerimle çıkıp da
yola…
Detaya girmem çok gereksiz ama şu da
bir gerçek ki mesleğimden soğuduğum aslında kendimi vasıfsız hissetmeme vesile
olanlar elbet meslek gruplarında gidip geldiğim akabinde yeniden eğitimini
aldığım başka meslekler başka meskenler başka insanlar ve sür-git batan bir
tekne.
Korkmalı mıyım?
Hangi biri?
Kaygılarımla mı yüzleşmeliyim?
Üstelik her gün her an.
Yazmayı da bıraktım mı daha da
büyüyen kâbuslar ve sancılı doğumu yeni günün üstelik edebiyatla göz göze dahi
gelmemeye ant içmişken ne de olsa hayatın sunumunda başa çıkamadığım ne varsa
ertelediğim ve sandığım oydu ki: yazmak yerine odaklandığım problemleri bizzat
çözecektim ve ne yazık ki bunu da başaramadım nihayetinde kendimden kaçtığımı
fark ettim ama…
Bir o kadar kaçtığım sair insan
üstelik tüm yüreğimle inanıp güvendiğim ve de onlar bana değer verirken…
Hayat devam ederken son verdiğim ne
ise.
Son vermem gereken asıl neyse.
Yoksa kendimi mi inandırmıştım son
bulduğuma dair geliştirdiğim inançla limit aşımı mıydı sıkıntılarım bir bir
eklenen ve yazma kabiliyetimin peşini bıraktığım ve çürümeye terk ettiğim kalem
ki çok geç sahip olduğum ilk ve tek çocuğumdu benim yazmanın eşliğinde
göğsümdeki sıkışmayı yok saydığım.
Varıp varmamak mı yoksa çabalarına
asılıp verdiğin emeği de helal edip sıkı sıkıya sarılmak mı hayata?
Evet, benzemediğim gün gibi aşikâr
haricimdeki insanlara sonuçta bu, bir sunum ve bu, kaderin iz düşümü ve mecbur
kaldıklarınız ve seçimleriniz ve içinizden gelen gelmeyen ne ise oysaki herkes
kendinden mesul ve nasıl bir hayat sürdüğümüz de illa ki birilerine hesap
vermek zorunda da hissettirmemeli.
Hele ki kabulünüz iken: bir lokma
aşım ve hırkam ve kaygısız başım.
Yanlışım var ya da yok.
Yalanım olmasa bile yalan bilenler.
Doğrularımla şerh düştüğüm hayatın
fotokopisini de yaşamak zorunda değilken insan elbet herkes biricik ve kendiyle
ilintili iken ve de meşguliyetleri ve özel hayatları aslında onların ve
bizlerin mahremi iken.
Detaylar ve resmin geneli.
Neyden mesul isem?
Elbet kendimden ve vazifelerim neyi
gerektiriyorsa ki görev aşığı bir insanım çocukluğumdan beri ve hayatı hep de
ciddiye almışken ve bunun da bir uzantısı iken yazmayı da hayatımın merkezine
oturttuğum çok ciddi bir edim olarak görüp kabullenmişken.
Eskisi kadar faal olur muyum olmam
mı, bunu bilemem ama bildiğim tek bir şey var ve bunu izah etmek adına
yazmalıyım ben üstelik kendime tam dokunup da usulca başını okşayacakken
içimdeki yetim çocuğun en azından Allah katında kabul görmek dışında teselli
bulduğum tek şey iken sevmek ve yazmak elbet inancımdan sonra gelen hatta
paralel seyreden ve her nasıl oluyorsa yaza yaza inancımın da büyüdüğü.