denize karışan
fısıltılarımı
düşlerimi her gün
dönüp sordum
dayanamayıp bir martının
dalgın fakat
dudakları susuz
dinmeyen sesleri üzerine
dayadım ruhumu gökyüzüne
dalgaların yırtınası telaşına inat
dalmak geldi martılarla
denizin dinmeyen öfke merkezine
daralan yüreğimle yüzüyorum
dumanlı akşamlarda belki de
darmadağın bıraktığım şehre
daha arkama bakmadan
düşmeliyim yollara
doğuşuna yetişmeliyim güneşin
derin gökyüzünün lambası
dilini çözdü hayatın
diri topraklar
düğümsüz bereketli
duruyordu hazır insanın önünde
dövülmüş tarlalar bakıyor sevgiyle
doğanın kucağında
düştüm bir mana denizine
dergahın kapısından baktım
dünyayı umursamaz insanlar gördüm
darağacı ilmeği elinde
düğümlemeye hazır yürekleri
dabbet’ül arz neydi ? hangi kabus
dürülüp bir gün güneş ansızın kıyamet
dünya hesabı karşısında sorgular
defteri temiz insanlar bile
duyulmadık sorgular içinde
derin sesler , içini tutamayan arz
daru’s selam yurdunun sakinleri
dua selamlarla
karşılandılar
dergah-ı izzetten geçen
doğru insanlar insanlığın kandilleriydi
dönüp bir daha baktım
dergahın sakinlerine
defterlerinde okudum yazılanları
değersizdi para pul mülk
değeri yoktu nefislerinin
dünyayı verseler bakmazdı gözleri
düşmediler tuzağa cömertti yaratanın vaadi….
Mustafa kaya
06.11.2020 / Üsküdar