BANA DOKUNMA!
Ben, uysal bir adamım,
Karışmam zihnimdeki ukalanın işine
O satar yüreğimin uslanmaz hevesini
Dilerse dünyalar kadar bedele
Dilerse, bir bakışa bağışlar sevdayı
Siner aşkın en kuytu köşesine
Kim yol verirse, çıkarım seferime;
Nefesim süngü olur
Sıkarım kurşunlarımı hayal ettiğim yere
Ateş düşer yüreğime
Ya da sükunetle girerim ateşlerin içine
Umudun coşkusu dokunamaz sineme
Çakmak çakmak olur bazen arzularım
Ensemde sıcaklık, sırtımda eyer
Sorgusuzca hükmeder talihin tecellisi
İradem yoksun kalır böyle garip hallere;
Sadece seyre dalar, mahsun gözlerim,
Bana inanmak düşer
Bilmem şahlanışları
Korkarım gölgelerin rahatımı bozmasından
Koyuverir dudaklarım kahkahayı, kan ağlıyorken
Maskelerin ardında çıplaklaşır bedenim
Kimselerin dikkatini çekmez serzenişlerim
Heyecanına dayanamam gönül eğlencesinin
Yırtarım şölenleri sevince matem düşer
Ak günlerin içinde karalanır kaderim
Soramaz kimse bana:
“dağlanmış yüreklerin harlanmış öfkesini”
Aradan kaçıverir, sıvışır hayallerim
Ruhumda koparken kızılca kıyametler
Vururum mısralara mehtabın inceliğinde
Karanlığımın dibinde şafak sökmez
Çarşaf gibidir gündüzüm
Estiğinde şikâyet etmem şiddetinden rüzgârın
Şapkamı düştüğünde bile yere
Karışmam zihnimdeki ukalanın işine
O yapar, o bozar hayatımın dizgisini;
Ben senaryo kurbanı selamsız garip,
Ne çalarsa kutumda, “önemi yok müziğin”
Oynarım günlerin savurgan havasında;
Ben uysal bir adamım
Bana dokunma!