Suskun düşler kürem, salındığım
Nice bilinmez ve elem.
Aşkın endamı ki
Efkârın tınısı
Bir zincir ki devinen
Yüreğin kürüdür hece ve gizem.
Latif tınısı rüzgârın
Aralık kalan kapıdan sızdı işte umut
ve iman
İsyanı yâd eden kimse kardığım hece
hece
Aşkın latif dokusunda saklı huşu ve
merhem
Bir gök ki
Rabbim çağırır da çağırır ezelden
Ne tavus kuşuyum ne kumru
Yalnızlığıma tav oldu zalim ve iblis
Kukumav kuşundan sorsunlar beni
Hani içimde saklı bunca hayal ve efkâr
Damıttığım her günün sonunda
Ruhum uçar bulut bulut
Dönendiğim umut teknem
Aşkın farazi boşluğu
Oysaki hünkârıyım ben sevmelerin.
B/atıl bir resimden firar eden baykuş
Aşkın hatırına sınandığım ve
dayandığım şu düzen
Hala da kesmedim ümidi hem
yarınlardan
Dünümü çoktan imha ettim
Ne zamanki yolum düştü kendime
Saydığım kimse en az kendim kadar
Sevmelerin müdavimi de bir ömür
Serildiğim şu eksen.
Nihayetinde dokundum içindeki tünele
Hele ki sonuna doğru gördüğüm o ışık
Bir İlahi gülüş ki
Kapıldığım aşkın rüzgârına.
Renkler ve günüm ve gecem
Sitemim yoktur da kimselere
Kimsesizliğime şerh düştü bir kez
evren
Ait olduğum sadece Rabbim ve
s/onsuzluk
Kürediğim devasa kürem
Suya hapsolmuş bir vücut
Ruhumu saldım işte göğün derinlerine
Salındığım her iklim
Devindiğim rahmet ve ilhamdır tek
kürüm.
Mihrabın yarasında açan bir çiçekten
hallice
Söyleseler de bir çiçek olduğumu
İnandığım kadar aşka ve yalnızlığa
Ben kuyruklu bir yıldızım
Tutuştuğum gölge gölge
Tutunduğum aşka, kabrime ve Rabbime
Hayat neydi sahi neydi?
Günümü gün etmeden sürdüm hayatı
Sürünmedim lakin sürdüm aşkın
yaldızını
Boydan boya neferi olduğum hüzün
balyam
Katıksız inandığım aşka ve gölgemden
Kaçan bunca hüzün deryası
İçine hapsolduğum sevdalı dehlizi de
Kundaklamasın artık hiç kimse
Müridiyim sevginin
Kefen bezimi ördüm hem ben şiirlerle.
Yâd ettiğim mazimi de uğurladığım
şafak öncesi
Yarenlik eden kalemimle tutuştuğum
her karede
B/ölündüğüm binlerce hece
Nihayetinde yettim de içimdeki yetime
Yetemediğim devran kimse uzağındayım
Yatıp da huzurla vicdanıma
Teselli bulduğum nice güzellik ve
şifası elbet
Yansır bana sevdiğim insanlardan.
Laneti çemkiren iblis…
Hurra diyen kimse içine saklandıkları
dehliz.
Gel gör ki ben cennetin sağdıcı
Latife yapmıyorum da azizim,
Olsun olmasın muradım
Tefe konsa da yalnızlığım
Aşkın ihya ettiği bir nazenin
zerreyim ki
Kâh uyumsuz kâh akılsız
Uzağında kaldığım malın mülkün
Ben sadece firari bir yıldızın
Mecazi efkârıyım ki
Bilemez kimseler içimdeki saklı
neşeyi
Gülümsemediğim ne malum hem?
Sevmek değil midir hayatın ilk ve son
meali?
Azıcık hırpani bir mevsimde saklı
tuttuğumu
Menşei neyse latif rüzgârın
Yaşasın kaçkın ruhum ve dökülmeyen
yapraklarım
Çınarımda yaşadığım yaşattığım
Çıngar çıkaran iblisten zalimden uzak
bir imgeyim
Öznem ne gizem ne gizli
Kim ne derse desin, umut yüklü bir
çocuğun ta kendisi
Olsa da yaşım yasım
İzah edemeyeceğim kadar coşkulu ve
pervasızım
Korktuğum hiç kimse
Eşkâlim saklıdır Rabbimin nezdinde
Sadık olduğum inancım
Sadece O’ndandır korkum aşkın indinde
Bir melun hece ki
Varsa yoksa aşk, s/alındığım
Metruk hecelerden uzakta geçen ömrün
saltanatı elbet
Avuçladığım bunca insan ve nesne
kucak kucak…