İlahi bir düş görmenin vaktidir,
tabip
Düşkün kıyılarına şehrin serilmek
Ant içilesi bir ömrün vakitsiz
telaşları
Göz ucunda saklı hangi akis ise
Aksi olmanın zamanıdır artık
Akseden her gün ve dün
Mizansenleri kurulmaya hazır
köprülerin
Köpüren denizin öfkesi
Alımlı bir tanı misali evrenin
nükteleri:
Ölüme bağdaş kuran makaralar
Tefe tutulansa hayra alamet
Dokunaklı şarkılardan uzak kalmanın
vaktidir hem.
Bir koğuşta saklı tutulası hüviyet
Neresinden tutsam hayatın
İlla ki m/eziyet yüklü
Küfesini dolduran berduş şehrin ruhu
Doğmak ne ki defalarca?
Talep ettiğin neyse
Ulaşılmazın kıyısında.
Devasa bir kürede saklı su
Suyun kaldırma kuvveti gibi şiir
Kaldıramadığım hangi yükse
Mimlenmek mi bir ömür?
Ne gam, tabip
Kürediğim kadar sevgiyi
Yalnızlık düştü her daim payıma
Özlemin nispetinde
Tükenen kurşunların hatırına
Türeyen her acı ve hüzün
Gönül koydum artık dünyanın son
kalıntısına.
İçine hapsolduğum ışıksız oda
Öykündüğüm elbet değildi ölüm
Kayıtsızlığın zikrine talip bir
fikirde saklıyım madem
Hınca hınç dolu içimde yazılmayan
yüzlerce şiir
Kandığım mevsim nasıl ki dengim değil
Kuytularında şehrin varlık ne ki
sevgisiz geçen
Hüzün teknesi yâd ettiğim
Hangi umutsa gerilerde kalan.
Şehri topa tuttum
Sokakları yüreğin ve şehrin
Bilemezsin asla nasıl da ıslak ve
nemli.
Bir uğultu hükmeden
Hürriyetim ilk günden gasp edilen
Melun gölgeler tokalaşan
Her hayalete mi düşkünlüğüm ta
dünden?
Bir hutbe ise dokunacağım günbegün
Ne vedası ne de sefasını sürdüğüm
Kör kütük vecizeler
Acı ile sarhoş dizelerin hatırına
Tutunmaksa aşkın kıyılarına
Ket vuran her manadan firar eden
Selam olsun sona, talip.
Sevilmeyi filan da dilemediğim
Ne de olsa mezhebi imiş uğruna savaş
verdiklerime
Dönüp de yüzümü
Dönmediğim bir yemin mi sahi?
Sahibi olduğum ne kalacak ki baki?