Heyecanlı bekleyiş nihayet kapı zilinin çalınmasıyla sona ermişti. 

Tozcuoğulları'nın kızı Kenevir '' Kim o?'' Diye sormaya bile gerek duymadan kapıyı açtı. Evet, beklediği misafirler gelmişti.

Tozcuoğulları ailesinin reisi Haydar ve karısı Haydari de ayağa kalktılar ve misafirleri ayakta karşıladılar.

Evet, uzatmaya gerek yok, bu bir kız isteme olayı idi.

Salona geçildi. Herkes kıçlarının ebadına göre bir yer bulup mabadlarını konuşlandırdıktan sonra Haydar Tozcuoğlu konuşmaya başladı.

-Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Hanemize şeref verdiniz. Aslında birbirimizi tanıyoruz ama usulen ben bir kez daha tanıtayım: Ben Haydar Tozcuoğlu. Bu eşim Haydari,  bu da kızım Kenevir. Haaa şu baş köşede oturan seksenlik ihtiyar da babam Tayyar Tozcuoğlu.

Misafirlerin aile reisi ayağa kalktı, önünü ilikledi. Tayyar Tozcuoğlu'nun karşısına geçip elini öptükten sonra tane tane konuşmaya başladı.

- Tayyar Babayı bu alemde tanımayan mı var? Rahmetli babam anlata anlata bitiremezdi.  Zamanında birlikte çok iş yapmışlar.

Yaşlı adam yani Tayyar Tozcuoğlu merakla sordu:

-Sen kimsin ki evlat? 

-Efendim Ben Dümbükzadelerden Rıfkı Dümbük.

-Aman Allah'ım.  Yoksa sen...Sen Rıfat Dümbük'ün oğlu musun?

-Evet efendim Ben Rıfat Dümbük'ün oğlu Rıfkı Dümbük.  Bu eşim Şaziye,  bu da oğlum Şazi...

-Heey gidi günler hey. Senin rahmetli baban, kevgire çevrilmeden önce onunla az mı kaçakçılık, gasp, soygun, çek- senet tahsilatı yapmıştık. Cennetmekan çok kaliteli bir Mafya babası idi. Işıklar içinde uyusun.

-Estağfirullah Tayyar Baba. Bu alemde sizin elinize su dökecek Mafya babası mı var? Cemi-i cümlemiz hep sizin vatanımız ve milletimiz için yaptığınız hırsızlıkları,  hortumları, soygunları ve cinayetleri izleyerek büyüdük. 

-Eyvallah evlat. Berhüdar olasınız. Siz gençlere örnek olabildiysek ne mutlu bizlere. Eee. Bize niçin geldiniz? Bir racon durumu mu var?

-Yok Tayyar Baba. Nasıl denir bilmem. Haddimizi aşarsak mazur görün.  Biz kızınız Kenevir'i oğlumuz Şazi'ye istemeye gelmiştik.

-Niye hadsizlik olsun ki? Sizden iyisine mi vereceğiz?  Değil mi Haydar?

Haydar atıldı?

-Baba, tamam da prosedüre uymak lazım.

-Yani racona diyorsun.

-Sizin zamanınızda racondu. Şimdi artık prosedür diyoruz.

Sonra Rıfkı'ya döndü Haydar.

-Haydar kardeşim. Bilirsin seni severim. Maşallah Beyaz kadın ticareti, çek- senet tahsilatı, envai çeşit kaçakçılık işlerinde aldın başını gidiyorsun.

Tayyar baba atıldı.

-Tüh tüh tüh Maşallah. Allah nazarlardan saklasın.

Haydar Devam etti.

-Evet sen alemde bayağı nam saldın da oğlun Şazi'yi tanımıyoruz. O ne iş yapar?  Kazancı yerinde mi?

-Haydar Abi ! Bak evladım diye söylemiyorum, oğlumun üzerine muhabbet tellalı yoktur bu alemde. Ayrıca temizlik dedin mi yine oğlumun üzerine yoktur. Birini mi temizleyeceksin? Adını söyle yeter. İnan bana kabrini bile kendisi hazırlıyor önceden. Kefen, defin, her türlü cenaze hizmeti de müessesenin ikramı. O derece işine gücüne saygı gösteren bir gençtir.

Tayyar baba yine dayanamadı.

-Maşşallah, Maşşallah. Bu vatanın, milletin işte böyle gençlere çok ihtiyacı var. Maşşallah oğlunu çok iyi yetiştirmişsin Rıfkı. Sağlam bir namussuz olmuş.

- O sizin namussuzluğunuz Tayyar Baba. Bizler sizlerden ne gördüysek onu yapıyoruz.

-Yok yok öyle deme. Maşşallah sizler bizleri fersah fersah sollamışsınız. Biz de namussuzduk ama siz bizi bayağı bayağı geçtiniz.

-Çok teşekkürler Tayyar Baba. Sizlere layık olabiliyorsak ne mutlu.

-Velhasılıkelam senin delikanlı da evde çorba kaynatıyor değil mi?

-Çok şükür Baba. Kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyoruz işte.  Yalnız şu vergiler anamızı ağlatıyor.

-Bak bu hiç iyi değil Rıfkı. 

-Evet Tayyar Baba. Maalesef devlet tepemizde. Bu yeni hükumet nefes aldırmıyor.  Uyuşturucu imal edip satıyoruz, daha doğru düzgün tahsilat yapmadan hoop ensemizdeler '' Hani bunun vergisi?'' Diye.

-Evladım siz de kara para aklayın. Yapacak başka iş mi yok?

-Onu da yapıyoruz Baba. Yapmasına yapıyoruz ama kara parayı aklar aklamaz hükumet biniyor ensemize '' Öde bakalım vergisini'' Diye.

-Oooo çok fena yahu.  Bu kadar vergiye can mı dayanır?  Bizim zamanımızda ne güzel yakaladıklarını içeri atarlardı. Biz de işleri içeriden idare ederdik. Vergi filan olmadığı gibi bir de beş yıldızlı otel konforunda yatıp bol bol dinlenirdik. Bizden sonra ne kadar değişmiş her şey. 

-Ah babam ah.  Zaman kötü maalesef. Şimdi içeri atma diye bir olay yok. Vergisini verdikten sonra her şey serbest. Durum böyle olunca biz de ne yapıyoruz? Hem devletimize daha çok vergi verebilmek, hem de kendi karnımızı doyurabilmek için gece gündüz hummalı bir şekilde faaliyet gösteriyoruz. Ama sayın babacığım hükumet her şeyden vergi alıyor. Yahu düşünsene organ mafyasından bile vergi alıyor.

-Ohaaa.  Yahu organ mafyasından vergi alınır mı? Ülkenin sağlık sektörü çöker böyle yaparlarsa.

-Yaaa. Sorma babam. İnsan kaçakçılığı, hayvan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, her türlü kaçakçılıktan vergi alıyorlar.

Bu arada Rıfkı'nın oğlu Şazi de söze girdi.

-Allah seni inandırsın Tayyar dedeciğim, ağız tadıyla bir tetikçilik yapamıyoruz. Düşünsene  vatandaşı öldürüyorum; daha kefenlemeden, musalla taşına konup namazı kılınmadan  enseme biniyorlar '' Vergi '' Diye. Neymiş efendim vergilendirilmiş kazanç kutsalmış. Öldürdüğümüz rahmetlinin ruhu azap duyarmış öte alemde. 

-Aaaa bak o konuda haklılar evlat.  Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır elbette.  Ama yani bokunu da çıkartmasınlar. İnsanı adam öldürdüğüne, namussuzluk yaptığına pişman etmesinler. Biz o paraları kolay  kazanmıyoruz.  

-Haklısın dedeciğim. Biz de zaten aslında vergi vermeyelim demiyoruz. Neticede hangimiz - Işıklar içinde uyusun- üstad-ı âzâm Matild Manukyan gibi vergi rekortmeni olmayı istemeyiz ki? Ama verginin de biraz dini, imanı, insafı olmalı değil mi?

-Bakın ne diyeceğim:  Bizim zamanımızda hayali ihracat vardı. Siz de o işi yapsanıza.

-Ah dedeciğim aaahhh. Hayali ihracattan da vergi alıyorlar.

-Naylon fatura?

- Anında..

-Gasp?

-Saniye beklemeden. Derhal..

-Silah kaçakçılığı?

-Daha silahlar gidecekleri örgüte ulaşmadan geliyorlar '' Vergi'' Diye.

-İhaleye fesat karıştırın madem.

-O konuda bize sıra gelmiyor babacığım.  Hem gelse de hükumet oldukça yüksek vergi alıyor. O yüzden ihaleye fesat karıştırma işine pek girmiyoruz Mafya olarak.

-Eeee yetti gayrı be. O zaman siz de vergi kaçırın anasını satayım.

Bu sefer Şazi, Rıfkı ve hatta Haydar bile acı acı güldü ve Rıfkı cevap verdi.

-Asıl dert o işte babacığım.  Hükumet, vergi kaçırandan da vergi alıyor. Hatta en fazla vergiyi vergi kaçırandan alıyor. 

-Yahu anlamıyorum bu hükumetin derdi nedir?  Tüm sektörler iş yapmasın, ülkede tüm üretim ve yatırımlar dursun mu istiyor? Uyuşturucu imali ve satışına vergi,  organ mafyasına vergi, kaçakçılığa vergi, çek senet tahsilatına vergi, tetikçiliğe vergi, banka hortumlamaya vergi, ona vergi buna vergi.  Biz ne yiyip içeceğiz? Sektörde binlerce vatandaşa iş imkanı sağlamışız; o insanlar ne yiyip içecekler?  Yeni Cami önünde mendil açıp dilencilik mi yapalım?

Rıfkı esefle başını salladı.

-Baba !  Yeni Cami önünde mendil açıp dilenenden de vergi alıyorlar. 

Tayyar Baba galiz bir küfür sallayacaktı ki Şaziye Hanım birden bir çığlık attı.

- Durun hele.  Susun da televizyondaki şu haberi dinleyin.

Tüm gözler televizyona dikildi. 

Şaziye Hanım televizyonun sesini sonuna kadar açtı.  

Televizyonda ''Son Dakika...Şok gelişme'' Diye anons edilen haberi okumaya başladı spiker.

- Sayın seyirciler ! Şu an aldığımız bir habere göre hükumet yepyeni bir vergiyi meclisten geçirerek yürürlüğe koymuştur. Hükumet sözcüsü konuyla ilgili şöyle bir açıklama yapmıştır:

 ''Allah Vergisi '' Adını verdiğimiz yepyeni bir vergiyi  bugün itibariyle meclismizden geçirip yürürlüğe koyuyoruz. Vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu olsun. Evet asırlardan beri bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar içerisinde Allah'a inanan da olmuştur inanmayan da. Ancak inanan da inanmayan da bu inançlarının karşılığı olarak herhangi bir yükümlülüğe tâbi tutulmamışlardır. İşte biz hükumet olarak bunu değiştiriyoruz.  Bundan böyle Allah'a inanan inancının karşılığı olarak ve sevabı ahret hesabına yazılmak üzere Allah Vergisi ödeyecektir.  İnanmayanlar ise günahı  ahret hesabına yazılmak üzere ödeyeceklerdir Allah Vergisini. Vergi oranları ileride yapılacak düzenlemelerle belirlenecek ve sevgili halkımıza duyurulacaktır.''

**********
Haaa hikayemizde bir kız isteme meselesi vardı değil mi?

Bunca vergiden sonra insanda evlenme isteği mi kalır?  O iş yattı tabii ki. 

NOT: Cumhuriyetin ilk yıllarında Yozgat milletvekili Süleyman Sırrı Bey, bekar erkeklerden vergi alınmasını istemiş ve TBMM’ye bu konuda önerge sunmuştur. 
1929 ve 1931 yılında kabul edilmeyen bu kanun teklifi 1949 yılında Gelir Vergisi kanununun 90. Maddesiyle Bekarlık Zammı adıyla kanunlaştı. Böylece Bekarlık vergisi 1949 yılında yürürlüğe girmiş oldu. 

Bu vergiye karşı ünlü yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar ”evlenmedim, evlenmeyi de düşünmüyorum, bekarlığın ceremesi kaç lira ise çekmeye hazırım” diye yazmıştır.

( Allah Vergisi başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.