Hayır, televizyonunuzun tozundan, arabanızın camından bahsetmiyorum.
Biliyorum zaten hepiniz çok temiz insanlarsınız; evinizi, kıyafetlerinizi, yiyeceklerinizi, bilgisayarınızın ekranını, taşıtınızın koltuklarını, işyerinizin dolaplarını, ayakkabınızın bağcıklarını, saatinizin yelkovanını, saçınızdaki kepeği, fasulyenizden kelebeği,, kedinizin patisini, örgünüzün şişini kısacası akla gelebilecek her şeyi temizliyorsunuz. Hatta zaman zaman fazla olduğunu düşündünüz eşyanızı atabiliyor, kimini başkalarına verebiliyor, bazen değiş tokuş dahi yapabiliyorsunuz.
Öyle ki vicdanınızla baş başa kaldığınızda gözyaşlarınız ile gözlerinizi, dualarınızla ruhunuzu temizlemeyi de ihmal etmiyorsunuz.
Kimi zaman sokağınızdaki kaldırımı, evinizin önünü, yaşlı bir ninenin son gördülüğünü, yüreğinizde yıllardır bekleyen kini dahi temizliyorsunuz. Hatta zihninizi boşaltmak adına müzik dinliyor, dans ediyor ya da yoga yapıyor olabilirsiniz.
Ben bugün başka bir temizlikten bahsedeceğim; rehber temizliği.
Telefon rehberimiz...
Bu diğer temizliklere nazaran psikolojik olarak insanı yıpratan bir süreç. Neden derseniz; her numarada başka bir anınızı, bir dostunuzu, yaşanmışlıkları, iş arkadaşlarınızı, komşularınızı hatırlayıp zorlanabilirsiniz.
Ailemizi, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, her tanıştığımızı, “Araşalım’” dediğimiz ama hep ertelediklerimizi, “kesinlikle bağı koparmayalım, küserim” deyip bir kez bile aramadıklarımızı, sayısı belirsiz eklendiğiniz gruplardan tanıdıklarınızı...
Tamirciden terziye, tüpçüden sütçüye gözlükçüden bisikletçiye... Halıcıdan hırdavatçıya…
Her rehber bir cevher aslında.
Ne zamandır bakmadınız rehberinize hiç düşündünüz mü? Gerçekten merak ediyorum. Rehberimiz “yine mi” diye bağırırken yeni numaralar listeyi hayli kabartıyor.
Benim gibi sosyal hayatın içinde, ilgi alanınız ve çevreniz hayli fazla ve iş alanında iseniz rehberiniz durumunu tahmin edebiliyorum.
Hani eski eşyalar için altı aydır kullanmadıklarınızı atın derler ya...
Eğer artık aramayacağınızdan emin olduklarınız varsa...
Olur ya... Burda dile getirmek istemiyorum.
Sürekli aramamıza rağmen sizi hiç aramadıysa,
Mekânınız değiştiği için gerek olmadığını düşündüğünüz devlete ait işletmeler, yıkılmış, taşınmış işyerlerinin numaraları...
Silin gitsin.
Bakkal defterlerine dönmesin rehberimiz, “belki işim düşer’ler” olmasın rehberinizde ya da aradığında saatlerce kendini hatırlatmaya çalışanlar...
Az, öz ve kullanılabilir olsun.
Gereksiz kalabalık her zaman baş ağrıtır bu aynı zamanda göz de ağrıtıyor.
Ben epeyce uğraştım ve başardım. Beş bin küsürden bin on beşe indirgedim. Kararsız kaldıklarım da oldu hiç düşünmeden sildiklerim de. Ve en çok üzüldüğüm nokta; ne yazık ki yirmiden fazlası bu yıl vefat etmişti.
Sevdiklerinizi ya arayın ya da numaralarını silin gitsin.
Ne rehberinizde ne de yüreğinizde yer kaplamasına gerek yok.
Yanılıyor muyum? Şunu da unutmayın lazım olan numara en fazla üç aşamada bulanabiliyormuş. Biraz yorulursanız gereksiz numara alışverişinden de sıyrılmanız an meselesi. İnanın.
Lütfen kendinizi güncelleyince bana yorumlarda yazın sonucu. Merak ederim.
Eliniz değmişken gönlünüzü hüzünden, geçmişinizi yasından, özgürlüğünüzü basından da kurtarın. Yeni yılınız kutlu olsun.