Eskiden camilere girerken “Müslüman kardeş, ayakkabını böyle tut” diyen bir fotoğraf yer alırdı. Şimdi neredeyse her cami girişinde “Lütfen, cep telefonuzu kapatınız” yazıyor. Çünkü herkesin bir ayakkabısı olduğu gibi bir cep telefonu bulunduğu günlere geldik. Haliyle bazı sorunlar yaşanıyor.

Namaz, Müslümanın gününü birkaç yerden böler ve başka bir âleme çeker. Kalıp olarak bunu sergileyen kimseler kalp yani beyin olarak da başka âleme geçip geçmediklerinin imtihanını camide ve namaz içinde verirler. Namazın dış ve iç şartları vardır ki bunlar namazın farzları olarak bilinir. Bunların hepsi yapıldığı halde namazda huzuru yakalamak ayrı bir şeydir. Mesela, Müezzinin “Gad Gameti’s Salâh” (Namaz başladı) uyarısıyla başlangıç tekbiri alınır. Eller omuz ya da kulak hizasına kadar kaldırılır. Beden diliyle ifade edecek olursak, bu tekbirle selam arasında “Dünya, elinin tersiyle arkaya atılır”. Ancak bunu kim ve ne kadar yapabilecektir? İşte namaz, 5 dakikalığına da olsa, bunun imtihanıdır.

Bu imtihanı olurken, kulun hedefe kilitlenmesine engel olan pek çok parazit vardır. Genel olarak “şeytanın yayını” olarak bilinen bu parazitlerin de değişik şekilleri vardır. Birebir kişinin kendinden, yanındakinden, önündekinden, ardındakinden, caminin içinden, dışından v.b. kaynaklanan sorunlar vardır. Son zamanlarda bunlara “cep telefonu” eklenmiştir. Bunu aşmak için yapılan uyarılardan biri de “cep telefonunu kapatma” meselesidir. Eskiden cami içindeki duvarlarda “Safları sık ve düzgün tutalım” uyarısı yer alır ve imam her namaza duruşunda geri döner, cemaatı yüksek sesle uyarırdı. Şimdi o uyarının yerini “lütfen cep telefonlarımız kapatalım” sözü aldı.

Unutmak insan olmanın kaçınılmaz problemlerinden olduğu için, özür sayılmaktadır ancak uyarılara rağmen açık bırakılan cep telefonları bu özrü kabahat haline getirmektedir. Namazın tam ortasında çalmaya başlayan her türlü hava, başta telefon sahibi olmak üzere, cemaatin huzurunu bozmaktadır. Öyle ki artık bu konuda fıkralar da uydurulmaktadır. Mesela, vatandaşın telefonu namazda, oynak bir havada çalmaya başlar. Bir, iki, üçü aşar. İmam bakar ki böyle olmayacak; sesli okumaya başlar: Gul eûzu bi rabbi’n nâs - Yes´e bas, Meliki’n nâs- Yes´e bas...

Kapatma kavramı sessize alma ve tamamen kapatma şeklinde gerçekleşir. Kapatmayı ihmal edenler, o kısa sürede arayan olmayacağı düşüncesindedir. Oysa şeytan avlayacağı zamanı iyi bilir. Şeytanı dışınızda aramayın. Yukarıda imamın okuduğu sure “mine’l cinneti ve’n nâs” yani “cin ve insan şeytanları” diye bitmektedir. Sessize alanlar da aynı fikri taşımakta; aransa da kendini ilgilendirmekte, başkasına yansımamaktadır. Ancak bunların durumu “eli tencerede, gözü pencerede” denen kızların psikolojisini yansıtmaktadır. Namaz huzur ister, bunu sağlamak ise, kısa bir süre de olsa, “elinin tersiyle dünyayı arkaya atmak” ister. Atabilene…

Her şeye rağmen, namazda cep telefonu çalan kimse ne yapmalıdır? Namaz bozulur mu? Bu husus ilm-i hâl kitaplarında “amel-i kesir ve sağir” olarak yer alır. Tek hamlede yapılabilecek işler “amel-i sağir” sayılır ve namazı bozmaz. Mesela, belinizde takılı telefona el-kol veya dirseğinizle, tek hareketle basıp çekmek gibi. Bu bilinmediği için cemaatin de huzuru bozulmaktadır. Bu konuda, “alo-fetva” yoluyla sorulan sorulara cevap verilmiş olsa da, Kayseri müftülükleri web sitelerinde bilgi bulunmamaktadır. İmamların bu konuda doğrudan bilgi vermeyişleri de “sorunun çözüm yolunun telefonu kapatmaktan geçtiği” düşüncesini esas almalarındandır.

Çalan melodinin ne olduğu önemli değildir. Uygun ya da uygunsuz. Burada bir “parazit” olmaması önemlidir. Bazen imamın kullandığı mikrofon bile parazit görevi yapmaktadır; telefon neden yapmasın? Konuya bu açıdan bakan ve farklı hitap şekliyle hocalara fark atan Cübbeli Ahmed Hoca, bakın cemaatine ne demiş:

“Bak şimdi benim telefon çalıyor, ne sesi: kuş sesi. Sakın telefonlarınıza en ufak enstrüman koymayın. Milleti namazda hoplatırsınız vallahi. Hocam diyorlar, işte Allahü Ekber sesi var, Mekke ezanı var, Medine ezanı var, ayetler var... Onları da koymayın. İslam oyuncak değil. Telefonu kıçının arkasına koyarsın, tuvalette Allahü Ekber diye bağırınca zor kaçarsın dışarı. Beni terbiyesiz konuşturmayın. Horoz sesi koyun, ötsün. İşte benim kuşum var, ötüyor...” demiş.

Sahi, sizin kuşunuz ötüyor mu?

( Sizin Kuşunuz Ötüyor Mu? başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 15.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu