Her düşü sen bildim: senlik bir
meddücezir ki; iklimin tevazu yüklü yüzü belki de yüze kadar saydığım ıssızlık
en çok da tenhalarda kaybolan yabancı.
Ne mevsimlere değişirim bu hissi ne
de bir rüzgârda savrulmaların ayazında içime doğan mehtaba serzenişim.
Keyfi sevmedim hem ben seni…
Rüzgâra tapınan bir sesti
Fırtına öncesi
Gözümü sakındığım duvağı mevsimin
En çok da içi kıyılan bir düş gibi
Sezilerimi ertelediğim her seher
vakti
Sanmadığım da saklıydı sandığımda
Sandığım neyse tıkış tıkış en dibi.
Bir kanaviçe idi adeta özlemin duası
Serzenişlerim değildi hem içinde
saklandığım
Sevap bilmedim mi ben bir ömür
Sevgiydi yüreğin sefası.
Endamlı bir düşe büründüm
Devasa kâinatın izini sürdüm süreli
Kapışan gece ve gökyüzü
Belki de örtülü bir gülümseme
Yüzünü sürdü süreli aşkın özlemi.
Her resimde vardım
Günde yok gecede kayıp
Akla ırak bir semaydım
Elbet için için yağan rahmetin ta
kendisi
En çok hüzne sevdalandım
Elbet göremediğim yüzü insanların
Cefa çeksem de sevdalandım
Varsa yoksa iklimlerin seyri.
Güneşin mabet,
Yüreğin hasret,
Varlığınsa kehanet yüklü sureti.
Bir dua bir dilek
Niyazlarım saklıydı ki en eski
gelenek
Andığım kadar sevdiklerimi
Kendimi sevmediğim artık yalandı.
İzini sürdüm günün
Ömürse savruk bir giysi gibi
Bir giyip bir çıkardığım
Geceleri soğuk günlerse hayli uzak
bir düş gibi
Gerçeklerin hayallerle raksı
Mihrabı yerinde dünüm
Belki de mutluluğa dönük yüzü
matemin.
Bir ayraçtı her şiir
Şık bir veda güne adeta
Güneşi boca ettiğim karanlığa da
Sarıldığım minnetle
Mademki içim dışım bir
En çok da s/üzülen ışığın sönmek
üzere iken feri.