Dünyayı
boşadım üç talak ile
Dergâh
kapısına vardım Yunus’un
İçimi
doldurdum yalnız Hakk ile
Aşkımı
aşkına kardım Yunus’un…
Sevgiyi
kalbime ışık eyledim
Her
zerremi Hakk’a âşık eyledim
İdrâkimi
aşka beşik eyledim
Gönül
bahçesinde hardım Yunus’un…
Beni
benden alıp yâr’e götürdü
Hicranın
közüne, nar’a götürdü
Nefse
savaş açtı, dar’a götürdü
Nice
sırlarına erdim Yunus’un…
Aşkın
ummanına, sele kapıldım
Hicran
nağmesine, tele kapıldım
Dikenleri
aştım, güle kapıldım
Aşk
bağından güller derdim Yunus’un
Ben’imi
yitirdim, aramaz oldum
Kanayan
yaramı, saramaz oldum
Ondan
gayri yola, varamaz oldum
Önünde
saygıyla durdum Yunus’un
Azamet
dağında bir kuytu beldim
Medine’den
esen ılık bir yeldim
Kesreti
aşıp da Bir’e yöneldim
Saatimi
aşka kurdum Yunus’un
Dünyaya
sırt döndüm, yöneldim Hakk’a
Aşk
terazisinde çektim bin okka
Eskiler
hoş demiş: “men dakka dukka”
Rüyasını
hayra yordum Yunus’un…
Önünde
durulmaz, coşkun bir seldim
Ferhat
gibi nice dağları deldim
Zamanı,
mekânı aştım da geldim
Yerini
yurdunu sordum Yunus’un…
Dövenlere
elsiz oldum erenler!...
Sövenlere
dilsiz oldum erenler!...
Kovulunca
ilsiz oldum erenler
Hicran
ateşinde kordum Yunus’un
M. NİHAT MALKOÇ