M.NİHAT
MALKOÇ
Değerlerimiz ve değerlilerimiz ne
çabuk unutuldu. Sanki gözlerimiz bağlandı, kulaklarımız tıkandı, idraklerimiz
zincire vuruldu. Son senelerde büyüğü küçüğü tanımaz olduk. Tarihimize ve bu
ülkenin temel dinamiklerine sırt çevirdik. Bu memleket için gece gündüz fikir
üreten ve çalışan kişiler ölünce kimse onları hatırlamaz oldu. Aslında kişi
maddeden dünyadan ayrıldığı zaman değil, hafızalardan silindiği, hatırlanmadığı
zaman ölür.
Trabzon’dan çıkan, bütün Türkiye’nin
tanıdığı ve sevdiği bir ilim ve kültür adamı olan Osman Turan’ın ölümünün 30.
yılını geride bırakmış bulunuyoruz. Fakat bunun farkında olan insanların sayısı
bir elin parmakları kadar bile değil. Çok çabuk unuttuk bize Selçuklu ve
Osmanlı tarihini öğreten ve bu sahalarda eşsiz eserler veren büyük tarihçimizi…
Gerçi öğrendiğim kadarıyla 19 Ocak 2008’de Ankara’da Milli Kütüphane Konferans
Salonu’nda kendisi için bir bilgi şöleni düzenlendi. Fakat ben bunu yine de yeterli
saymıyorum. Daha geniş katılımlı sempozyum ve ilmî toplantılarla anılmalı ve
anlatılmalı Prof. Dr. Osman Turan… O, yaşadığı sürece milleti ve memleketi için
yaptığı çalışmalardan dolayı bunu fazlasıyla hak ediyor. Onun için
yapacaklarımız vefanın henüz ölmediğini ispat edecektir. Fakat bu imtihanda ne
yazık ki başarılı olamadık. Şahsen bu konuda özellikle Trabzon’da hiçbir
çalışma yapılmamasını yadırgadım. Zira Osman Turan Trabzon’un yetiştirdiği bir
değerdi. Trabzonlular bu değerlerini ne çabuk unuttular; bunu anlamakta
zorlanıyorum.
Merhum Osman Turan’ın 1914’te
Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Soğanlı köyünde başlayan çileli hayatı 1978
senesinde son bulmuştur. Yani O, 64 sene yaşamış fakat yaşadığı seneleri dolu
dolu geçirmiştir. Kanaatimce 64 yılda belki iki asırlık iş yapmıştır. Bu da
gösteriyor ki mühim olan ömrün uzunluğu değil, ne yolda ve nasıl harcandığıdır.
Bu değerli ilim adamı babası Hasan Ağa’yı Birinci Cihan Harbi’nde Kafkas
Cephesinde kaybetmiştir. Yani o bir şehit çocuğudur. Osman Turan, ilkokulu
Çaykara’da, liseyi Trabzon ve Ankara’da bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih
ve Coğrafya Fakültesinden 1940’ta mezun oldu. “On İki Hayvanlı Türk Takvimi”
adlı eseriyle doktor oldu. Doktora jürisinin başkanı Prof. Dr. Fuat Köprülü
idi. 1944’te doçentliğe, 1951’de de profesörlüğe yükseldi. 1948’de Paris’te toplanan
Şarkiyatçılar Kongresine “Selçuklu Türkiye’sinde Toprak Hukuku” adlı tebliği
ile katıldı. 1948–1950 yılları arasında Londra ve Paris’te incelemeler yaptı.
1954 yılında Trabzon’dan milletvekili seçildi. Milletvekilliği 27 Mayıs 1960’a
kadar sürdü. Yassıada’da 17 ay tutuklu kaldı. Daha sonra beraat etti. 1964’te
Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısı seçildi. 1967’de tekrar Trabzon’dan
milletvekili oldu, 1969’da siyasetten çekildi. Biyografisinden de
anlaşılabileceği gibi O, çok zorlu ve yorucu bir ömürle cedelleşmek zorunda
kalmıştır.
Osman Turan, aramızdan ayrılıp ebedî âleme göçene kadar
araştırmaya ve yazmaya devam etti. Ölüm döşeğindeyken de yazma çalışmalarını sürdürüyordu.
O, bizlere tarih muhtevalı zengin bir külliyat bıraktı. Yazdığı eserler,
alanlarında ilk olma özelliğini taşıyordu. Özellikle Selçuklular üzerine kaleme
aldıkları dünya çapında kıymeti haizdir. Onun tarih külliyatı olmasaydı bugün
pek çok bilgi ve belgeden mahrum kalacaktık. Turan’ın yazdığı eserlerin en
önemlileri yayınlanış tarihine göre şunlardır: “Türkiye Selçukluları Hakkında
Resmi Vesikalar” (1958), “Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti” (1965),
“Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” (1969), “Din ve Lâiklik”, (1971), “Türkiye’de Siyasî Buhranın
Kaynakları” (1964), “Selçuklular ve İslâmiyet” (1971), “Doğu Anadolu Türk
Devletleri Tarihi” (1973), “Türkiye’de Komünizmin Kaynakları” (1965),
“Türkiye’de Manevî Buhran” (1978), “Vatanda Gurbet” (1980), “Tarih Akışı İçinde
Din ve Medeniyet” (1980)…Bu eserler sahalarında büyük boşluklar doldurmakta, Türk kültürüne ve tarihine ışık tutmaktadır.
KTÜ bünyesinde inşa edilen kültür merkezine Osman Turan’ın
adının verilmesini önemsemekle beraber Trabzonluların bu kıymetli ilim adamına
olan manevî borçlarını hakkıyla ödediklerine inanmıyorum. Ölümünün 43. yılında
kendisine rahmet diliyorum.