Kuru katık aş ile, yâd elde yol almaktı
Diyarlar adımlayıp yaya idi yolculuk
Yollara revan iken rüzgârdan yel almaktı
Ruh bedene ağırsa, deva idi yolculuk
Bir çift çarık, bir heybe, kararlı bakış ile
Gözlerde iki damla, gözyaşı akış ile
Ağulu vakitlerde ol zemheri kış ile
Çığlıkları yürekte, veda idi yolculuk
Ham sayarak benini, kademde olmak için
İçi boş testi iken, çileyle dolmak için
Nefsin dizgini çekip, aşkını kılmak için
Dil ile kalp arası, dava idi yolculuk
Yollar mektep sayılır, yolcuları talebe
Dünün tekrarı günler, içi çökük harabe
Kader yaban sokaksa, oyun olur körebe
Kaybedince kendini, bulma idi yolculuk
Cevabın almak için, sualleri küfeyle
Sırtlayıp iki büklüm, yollarını su eyle
Edilen duaların akılda keremiyle
Hakikat menziline, varma idi yolculuk
Kimi zihinde olur, kimi zahirde yolda
Yolcular sükûn eder inzivadaki halda
Yalnız akan nehirin kıyısındaki çulda
Balıkların seyrinde, sıla idi yolculuk
Bazen çöle varır yol, bazen uçsuz bir umman
Gâh bulutlar özlenir, gâh-ı sığıncak liman
Yamacından bakınca doruklarında duman
Dağların çığırında, sadâ idi yolculuk
Şems’e anlamın sorsan, Mevlana’ya varmaktı
Yunus için yanarak aşkını soğurmaktı
Hacıların dileği, kâbeye yüz vurmaktı
Gönül boyun eğmişken, şura idi yolculuk
Elemiyle yol alıp, Samsun’a varan gemi
Fetih için dağlardan indirilen gölge mi?
Üstadın Sakarya’sı, suya taktığı gemi
Ol Nebinin hicreti, cefa idi yolculuk
Vücudun suretinde manayı canlı tutan
Ömür denilen yola, nevi anlamı katan
Bedenin giysisini, azat olup da atan
Ruhi âleme varıp, fora idi yolculuk
Kâinat sürgününde, rüya idi yolculuk