Gönül bağıma ferman, sevdalık onda esir
Çöz düğümü feleğin, felahımı ver bana
Murad orda var ise, dökülsün yürekten kir
Aklansın karalarım, iflahımı ver bana
Ey meçhulün yâleli, çöz zamanın çulunu
Zamanda kalır izler, kaybedince yolunu
Dumanıyla savruldum, közden sonra külünü
Savuruver semaya, agâhımı ver bana
Bilinç neye yarar ki, yel değirmeni dünya
Dönüşünle savaştım, kapında oldum kâhya
Kılıç kelama döndü, sanrılarım ütopya
Bir Don Kişot bir de ben, izahını ver bana
Kandiller yanar söner, aydınlık ve karanlık
Nehirler çağlar yürür, gözlerim bakar anlık
Gün ve gece karışmış, bâb-ı vakit aralık
Tinim tenimde mahpus, ıslahımı ver bana
Muhabbet kahve ile, hatrını nişan etmiş
Gülün bülbüle nazı, vuslatına davetmiş
Derdi, yüreğe sorsam; aşk-ı ebediyetmiş
Dere tepe düz gittim, semahımı ver bana
Dediler ki, sen yolcu, gittiğin yol ölümdür
Bilmediler halimi, ölüm benim salımdır
Mahşerin ırmağında, adresime yolumdur
Yollarda kalır isem, berzahımı ver bana
Aynaya baksam, ayna, kendini mi gösterir
Görüntünün içinde, yalanları susturur
Beni, bana dar edip, varlığımı küstürür
Ben yalana meylettim, günahımı ver bana
Sırrına ermek için, zahirde atan kalbin
Yalana bulanmışsan, hilafın biri de bin
Ne rüyalar görürüm, kalpler yuva değil, in!
Yuvamda tespih için, dergâhımı ver bana
Oda oda gezerim, ruhumun hanesinde
Duvarları labirent, ilhamı nefesinde
Hünerimi ararım, nişanesi sesinde
Yanık bir türkü gibi, meddahımı ver bana
Başım eğince yere, kalkınca erer göğe
Bakışta mı keramet, ol bakışa ne değe
Ar zinciri kırılsa, dik duran başım eğe
Tövbeye revan oldum, eyvahımı ver bana
Gök kuşağı yay gibi masalda yerin bulmuş
Develer tellal iken, pireler berber olmuş
Ah varımın yarını; umutta tutsak kulmuş
Zincirim vurulalı, fesihimi ver bana
Yüküm sırtımda ağır, derdim dinmez, eyleme!
İki büklüm sıratta, geç demeyi söyleme
Gönülden sözümdeyim, senet ile peyleme
Mesafeyi yitirdim, fersahımı ver bana
Gecede doğmaz güneş, sabahımı ver bana!