Evet, Mübarek Ramazan Ayının ortalarındayız. Sayılı günler çabuk geçiyor, öyle çabuk geçiyor ki marketlere şekerler, lokumlar, çikolatalar gelmiş bile. Bayram yaklaşıyor mesajı veriyorlar.
Peki, bayram kime gelecek? İnsan düşünmeden edemiyor.
Asıl bayramın Ramazan ayında orucun anlamını bilerek, hakkını vererek tutanlara, ihtiyaç sahiplerine yardımını gösterişe girmeden yapanlara, bu mübarek ayı hem ibadetle hem dua ile tamamlayanlara geleceği kesin de… Evet, bir de madalyonun diğer yüzü var.
Bayram kimlere gelmeyecek?
Pandemi nedeniyle yakınlarını kaybeden, acısını bile yaşayamadan kendi derdine düşen, ekonomik durumu her geçen gün daha da düşenlere bayram gelmeyecek. “Bu ay kredi borcumu, taksitleri nasıl ödeyeceğim, pazara, markete gidecek parayı nerden bulacağım?” diye düşünenlere de bayram gelmeyecek.
Bayram, kapanmayı hiçe sayıp açık olan yerlerin tadını çıkaranlara, kul hakkına girdiğini düşünmeden altında arabası ile gidebileceği her yere gidebilenlere, umursamazlara, arsızlara, çalana çırpana gelecek. Bin bir duayla etrafındakilerin fitresini kendisine vermesini umut eden gururundan kimseden bir şey isteyemeyenlere, çocuklarına uzun zamandır onları sevindirecek kıyafet dahi alamayanlara, işsiz kocasıyla evin içinde çıkan kavgalarda huzursuzluklara, uykusuzluklara maruz kalan karı kocalara bayram gelmeyecek.
Bayram, reklamlardaki pırlanta yüzüklerden, altın kolyelerden seçmekte zorlanan erkek ya da kadınlara gelecek. Evlilik yüzüğünü, çeyizindeki liflerini, dantellerini dahi bu süreçte satmak zorunda olana, en ucuzundan aldığı yağı bitecek korkusuyla düşünerek kullananlara bayram gelmeyecek. Bayram, sürekli çeşitli sitelerden yemek siparişi verebilen hazıra, rahata, kolaya alışmışlara gelecek. Kilo kilo pirzolaları, antirikotları, köfteleri villasında ya da bahçesindeki mangalında çevirip kahkahalar eşliğinde yiyenlere gelecek. O kokuları duyduğunda yutkunan, çocuklarına bu tadı hiç yaşatamamış, elma, mandalina, armuttan başka meyve bilmeyenlerin evine bayram gelmeyecek.
Kolundaki saati bir zaman sonra beğenmeyen, telefonunu sürekli yeni çıkan modeliyle değiştiren, birkaç kez giydiğini eskidi diye kapıcısına verene gelecek bayram. Kapıcınız bir evde oturana, çorabının söküğünü dikerek biraz daha idare edene, gömleğindeki alın terini çıkarmak için deterjanların pahalılığından dem vurana bayram gelmeyecek.
Evinde yatmaktan sıkıldığını söyleyene, kanal kanal film izleyip vaktini boş geçirirken söylenene gelecek bayram. Yasak olduğunu bilse de “Allah büyüktür” diyerek karton, şişe toplayan, çöpten ekmek parası kazanmaya çalışana bayram gelmeyecek. Her yasakta başka bir tatille gönlünü eğlendirene, eğlence mekânlarında cirit atanlara, müzik eşliğinde garip hareketlerle mutlu olurken farkında olmadan başkalarına zarar verdiğini anlamayanlara gelecek bayram. Evinde sabırla, duayla bu vakaların son bulmasını bekleyen, parka gidip temiz hava almaktan bile sakınanlara gelmeyecek bayram.
On milyon zenginin altmış iki bin fakirin gerisinin de arada olduğu ülkemde madalyonun öteki yüzü böyle işte.
Velhasıl…
Bayram borçluya değil, Bodrum’a, açım diyene değil, arsızım diyene gelecek. Kimsesize, çaresize, ümitsize bayram falan yok.
Zaten, bayram çoktan gelmiş geleceğine.
Allah sonumuzu hayır ede.