Vaktin Fethine İzin Veren Rabbim…
Filistin de Suriye de ve diğer coğrafyalarda
öfkenin dinmesini beklemek, ateşle örülü savaşın tuzağına bizleri düşürmek düşmek
için adım atan vicdansızların bu barikatlarının yıkılmayacağı cesaretinin, bu
ateşli öfke içinde kalan masumların kurtarılmayacağını yola çıkan akıncılar
tarafından kurtarılmayacağını bilmelerinin salaklığı içinde olmalarını
hissetmemek, biz duygu ve hislerinden öte imanla yol alan ve insanın
mutluluğunu şiar edinenlerin görmemesi felaket olurdu! İmanın merkezinde
feraset izan ve idrak ile yol alanların yola çıkmasıyla, masum kardeşlerimizle
olmasının buna seyirci kalarak elimizden gelecek bir şey yok demeyerek, uzun
sıkıntılı yolların yolcusu olduğunun idraki ile, bu öfke ile yola çıkanların
öfkelerini kendi dünyalarının içinde boğarak, kendi karanlıklarının olduğu
okyanusunda boğacağımızı bilmemiz katlanılır hale getiriyor…Biz kalbinde
güllerden terazilerle her şeyi hassas ölçenlerin huzuru ile olmamız ,huzursuz
olan anları huzurla doldurmaya talip olmamız o nefretle öfke ile olanları
rahatsız ettiğinden dolayıdır ki, yakınlığımızı ırak etmenin peşinde böylesine
zulümle yola çıkmalarına sebebiyet vermektedir! Yalakalığın bom boş gereksiz
karanlık odalarında ikamet etmeleri onlara bunu kazandırsa da bizim farklı
olmamız onları yıkmakta, yanı başımızda akan berrak kardeşlik nehrini pınarını
kirletmenin peşine sürüklemektedir.
Bizler huzurla bir vakte kavuşmanın
peşinde iken, onlar bu huzur dolu vakti kirletmenin yok etmenin peşindeler,
bizim “var oluşumuz” onların hayatlarının haksız kazançlarının sonunu
getirdiğinden dolayı böylesine telaşlı ve öfkeliler! Saat çalışsa da
mütemadiyen ölen birisi için saatin çalışması kâr etmez ona bir şeyler kazandırmaz
lakin bunu anlamaları imkânsız! Dünyayı yönetmek gafletinde olanlar ölümlü
halleriyle hiç ölmeyeceklermiş havasına bürünerek, dünya hayatını yöneten
Alemlerin Rabbini bilmeyerek gezinen şerefsizlerin, dünya hayatının vuslat ile
ayrılık arasında bir köprü olduğunu, bu köprüyü yıkmaya güçlerinin
yetmeyeceğini anlamaları ne yazık ki ölmeleriyle bilinecek ve anlaşılacak!
Bizleri kardeşliğimizin
mahallesinde sokağında şehrinde çıkarmaya çalışanlar bilsin ki onların bu
sokaklarda mahallede semtte yaşamaları mümkün değil, buna biz izin vermeyiz inşallah,
tüm çabamız hayatımız bu değil mi bizler için? Çile ise yollarda sabrı ekerek
tefekkürle yol çıkmak bizimdir, tefekkürle süzdüğümüz satırları umut ekseninde
dikmek yazmakta görevimiz bunu nefret öfke sahipleri bilsin ve korksunlar ki,
bir daha adım atmadan önce binlerce defa düşünsünler, bu kutlu anımızın bir
anına hükmedemeyeceklerini bilsinler…Bilmezlerse bildiririz hatta şiddetle
gösteririz, fragmanımız hazır. İnsanın zaman içinde duyarlığını tebessümüyle
hissederek zedelendiğini görmek hissetmek biz Müslümanın görevidir, Müslümanlık
öylesine basit değildir. Yaşadığımız Müslümanlık içimizde Müslümanım diye gezen
din düşmanlarının bize yutturmaya çalıştığı yalanın aldatmanın duyarsızlığın
göstergesidir ki, bunu bize din diye duyarsız yaşayarak yaşatmaya çalışmalarını,
pembe bir güle zehir damlatmaya benziyor ki, o zehri kendilerine içirir o pembe
kırmızı güllerin üzerine dökülmesine Rabbim izni ile izin vermeyiz.
Şu an bu halimiz yola çıkarken
yankılanmasa da vaktin fethine izin veren Rabbimizin bu yakıcı sessizliği ateşi
söndürün diye Nusret’ini yanımıza saldığı anda, her şeyi sahte kılan o
zalimlerin gülüşünü sırıtışını yeryüzünde sileceğiz buna inanıyorum çünkü
Rabbime iman etmişim/etmişiz halde zafer Rabbim izni ile inanlarındır, vesselam.
Mehmet Aluç