Ay tutuldu bu gece:
Bak, en irisinden en sadesinden.
Bense sana tutuldum elbet tüm vücudum
tutuldu da ayın neşrinden.
Neylerim sahi, neylerim ışıksız
geceyi gölgeli sevgiyi? Hem sevgi değil mi hasından aydınlık sevgi değil mi ham
yüreğin piştiği.
Temkinliyim bu sefer, Züheyla.
Yâd ettiğim ne dünüm ne de günde
kaybolmuşluğum.
Bir mazeretse sunamadığım sen,
Allah’tan sor beni asla da sorma eşrafımdan: ne hindir onlar hem de riyakâr.
Ama bilirim de beş parmağın bir olmadığını.
Rengim ela bu gün Züheyla.
Saçlarımdaki aka bakma sen: bak
sadece yüzümdeki aka.
Kararan göğe de aldanma gün doğmadan
neler doğacaktır Züheyla.
Kalbinin sesini dinle mademki
yüreğindir kırmaya korktuğum elbet her yürekte saklıdır Kâbe, aşksa kıblemde
saklı bir rayiha.
Düşlerimi çimdikliyorum ve anlıyorum
ki uyuyan ben değilim yine de aldırmıyorum en azından minyon bir sevgi ile
idare etmenin güzelliğini yaşıyor gerçekler ve patavatsız kalbimle düşüyorum
yola.
Mevsimlerden en güzelini yaşıyorum ve
içimin söküklerini dikerken parmağıma kalem batıyor.
Kala kalıyorum ve aldırmadan işimi
tamamlamaya çalışıyorum.
Be sefer kapı çalıyor.
‘’Kim o?’’
‘’Ismarladığınız şiirler postaya
verildi.’’
Demek ki bana posta koyan kimse az
sonra şiir olup ulaşacak adresime.
Temkinliyim artık yine de sevmekten
alıkoyamıyorum kendimi ama habersiz ama izin almadan.
Sökükleri dikmeyi tamamlayamamışken
bu sefer telefon çalıyor.
İç sesim arıyor beni elbet meşgule
veriyorum ne de olsa müşkülüm hep iç sesten yana bu sefer dış ses bastırıyor.
Her duygunun ayrı bir albenisi var ve
al basıyor düşlerimi yeniden çimdikliyorum ve asılı kaldığım göğün acil
çıkışına yöneliyorum ne de olsa dünyaya dönmek adına ayaklarım yere basmalı bu
yüzden kanatlarımı katlayıp rafa koyuyorum ve elbet fabrika ayarlarıma
dönüyorum.
Kapı çalıyor.
Komşu Mediha gelmiş. İçeri buyur
ediyorum.
Sonra sen arıyorsun, Züheyla ama
sesini alamıyorum belli ki alınmışsın bana. Hiç kalbini kırmak ister miydim
Züheyla gel gör ki sen yanımda yokken aklım başımdan gidiyor ne de olsa
ahretliğimsin sen benim ve aheste aheste yola koyuluyorum elbet dünya işlerine
dalıyorum yeniden.
Dış ses zaten baskın olan aldırış
etmesem de adımı duyuyorum sanki sıfatlar uçuşurken ve acil çıkış kapısı
arıyorum yeniden.
Mediha kahvesini içip kalkıyor.
Benimse içim kalkıyor.
Bu gece ay tutulacakmış, Züheyla.
Benim nutkum tutulmuşken bir de bu
aşka tutulmuşken ay tutulsa ne ki, Züheyla…
Elbet şarkılardan fal tutuyorum.
Kahve içmeyi de bırakıyorum o gün ne
de olsa üç vakte kadar şiir görüyorum. Her gördüğüm sensin.
Her şiir ise hüzünle ulaşıyor
adresime.
Sen gelmesen de Züheyla ben zaten
senleyim.
Bir daha sevmek mi?