Düşlerimi matkapla deliyorum ve
delişmen ruhumu monte ediyorum az sonra başlayacak sağanağın huzurunu şimdiden
giyindim.
Göğsümde saklı bir sevinç ve içimdeki
nakkaş dış dünyamsa boyalı genelde insanlar efkârlı bu yüzden olası bir yaşsa
düşen gözlerimden…
Ah, devamı yok işte çünkü süt liman
değilim ama annemin ak sütü gibi de helaldir yediklerim ve yazdıklarım.
Bir dilim ekmeğimi bile paylaşırım
cihanla bu yüzden içimdeki rakkaseyi ihya ediyorum kurduğum düşlerle belki de
portatiftir çıktığım sahne adına hayat denen bazen çelimsiz bacaklarıyla yarı
yolda kalan elbet iş de bende bitiyor ve kaldığım yeri işaretliyorum ne de olsa
ömrü b/öldüm bir kere defalarca.
Sirayet eden duygularla teselli
bulduğum ve işte her yazdığımda tecelli eden o bitimsiz huzur ve tüm ömre
yayıyorum bu havayı.
Köhne değildir hem benim ruhum ve
asla tek kullanımlık olmayan duygularım elbet kurduğum alarm öncesi kurduğum o
nazenin çatısı günün geceden firar etmemse nasıl da olası ve fiyasko ile
sonuçlanan mazimde saklı bir sükûnet şimdilerde en ihtiyaç duyduğum belki de
gölgemle kavgalı olduğum günleri yavaş yavaş geride bıraktığım.
Bir mısra dilediğim.
Bir rakkas ise kalemin fendi.
Fevri yüreğim ama sevdiğimde devasa
bir rahmetle dolup taşan üstelik farklıyım ben insanlardan hele ki hemcinslerimden
yana değil artık kaygım ne de olsa örtüştüğüm fazla bir şey yok günümüz
insanıyla elbet öncesinde de illa ki firar ettim efemine bir bakış belki
domestik bir ihtiras ve hala masum kalmanın ibaresinde saklı iken kendimi epey
geri çektiğim ve işte mazbut ve tutucu fıtratımla asla da süklüm püklüm olmadan
yaşamanın bana verdiği gurur.
Toprağımda saklı nem.
Neminde yüreğin saklı kimi zaman
matem.
Mahrum kaldığımsa hiçbir şey ne de
olsa çocukluğumdan bu yana hiçbir şeyden mahrum kalmadım en çok da içimdeki
potansiyel sevgi ile bazen çıtkırıldım olsam da çıt dahi çıkarmadığım ömrün bu
son demlerinde hayli kızgınım bir o kadar kırgın.
Meali olsa olsa huzurun şerit
değiştiği.
Metanet yüklü olduğumsa aşikâr.
Tefe konmuş çocuk kalbim bazen tek
bir sözcükle bile coşup kulvarımda sadece kendimle yarış halinde iken.
Münzevi kimi gölgeler.
Muhteva edense rivayetlerin odağında
reva görülen…
Kap kaça uğrayan çocukluk hayallerim
ve ilk gençliğimde defansta oynayan yüreğim ve tevazu yüklü varlığımla bazen
üstüme basıp da ezmek isteyenlere verdiğim yanıt.
Hani mezardan babam çıkıp gelse
değişmeyeceğimin de garantisi zaten dünden vermişken.
Çocukluğumda hem uysal.
İlk gençliğimde azıcık isyankâr…
Üniversite yıllarımda ise nasıl da
yalnız ve münzevi ve aşkla asla aram iyi değilken aşkı kitaplarda bulduğum ve
öğrenciliğimi tüm hücrelerime zikrettiğim.
Bir düş olma ihtimalim de var hani.
Aşkın şahikası ve pervasız yüreğimde
gidip gelen o sarkaç aslında kefedeki dengesizlik elbet mantığıma sürtüşen illa
ki duygularım ve hayatımın sadece şu son sekiz senesinde huzuru her gün
yaşadığım elbet iç sesimi özgür bırakıp tüm ömürlük köleliğimi en azından
yazarken sonlandırdığım.
Hüküm veren zaman ne ki?
Hele ki zamanı ve mekanı da tüm
gücüyle darp ettim mi…
Bir mikado çöpü belki de gözümün
önünden gitmeyen ve sadece dört ya da beş yaşımda iken deli gibi oynadığım ve efkârıma
sadık bir çocuk olmanın yanı sıra hayal dünyamda sınır tanımayıp çocukluğumu
oyuna ve sevgiye adamışken…
Şerit değiştiren nice duygu.
Şekli şemaili olmayan kimse kalp
gözümde bir çehre ruhumda ferahlık bedenimde zindelik nakşeden huzur öncesi
dopingli iken coşkumda ve sevgimde sınır tanımadığım yine de insanlardan
aldığım büyük darbenin ertesinde kabuğuma çekildiğim de yalan değil hani ama
bir şekilde intibak etmek hayata ve kalemin bitimsiz coşkusu ile yaşımı dahi
hissetmediğim ve yasımla tombala oynadığım elbet şiirlerim çinko yazılarım ise
demir ağırlığındaki sıkıntımı hafifleten.
İhbar ediyorum elbet kendimi.
İsyan ettiğimse içimdeki karmaşık
mekanizmayı tamir etmenin en güzel yolunun inanç ve yazmak olduğu gerçeği ile
yüzleşip aslında dünden firar ettiğim bir ömrün alt geçidinde saklı bir bedevi
gibi sürüklendiğim peşinden elbet aşkın kozasında saklı bir ipek böceği en
azından yazdığımda bir kelebeğe dönüşüyorum ta ki bir gün sonraki ilham perimin
verdiği randevuya da sadık kalmanın verdiği huzur ile müptelası olduğum
sözcüklerim aslında aşkın kabristanında saklanmış binlerce mezar taşı gibi
duygularım yatıya gelmişken ben düne dair söylenmemiş ne varsa coşkuyla
yazıyorum işte elbet eşref saatim gelip de kalemim sayesinde kendimi
kucaklamanın ve sevmenin verdiği emsalsiz şükür duygusuyla aslında ben Rabbime
yürüyorum günbegün büyüyen bir aşkla ve ateşle…