Düşlerim tırnak arasına g/izlenmiş elbet izlendiğimi de biliyorum üstelik bunun bir paranoya olmadığının da bilincindeyim.

Kantarı yüreğin elbet kap gözümle ifa ettiğim ve gördüklerim…

Bazen müşküle düşüp ve yüreğimi meşgule verip ve işte film kopuyor ve asla devamı gelmiyor tam da mutluluğa meyletmişken.

İçime kapandığım tek dönem değil üstelik yazmakla adım attığım yenidünyanın aslında eski dünyanın bir öz alt kümesi olduğunu düşünmeden kolaylıkla içimi açtığım satırlar ve insanlar ve hayal gücüme yenik düştüğüm koca ömrün de bir varyantı adeta bir içimlik şiirlerimden uzak duramadığım ve işte lades, demek de tek lüksüm olmuşken.

Hücre hapsinde geçen ömrün aslında bir kaos olduğunu da itiraf etmeliyim ve duygularımı kümelediğim bir ömrün de sadece son sekiz senesi iç sesime geçiş hakkı tanıyıp da sergüzeşt kalemimle her hasbıhal ettiğimde kolaylıkla boş sayfaları doldurmam ne yazık ki çoğu insanın da canımı daha çok yakmasına vesile olmuşken…

Ve bir es veriyorum burada çünkü esmeye başlayan poyraz fena halde üşüttü beni gelin görün ki kalbimin yangını git gide büyümekte ve aşkın vesile olduğu her gün ve her cümlem aslında cümleten insanların canımı yakmasına sebebiyet veren bir titr olması sebebiyle bazen kaçacak delik arıyorum ve unutuyorum da bir ömür zaten tek bir delikte saklandığımı.

Saklandığım halde insanların kolaylıkla karaladığı.

Ve kara olmayan varlığımı sil baştan aklama gayreti ile yine yolum beyaz sayfaya düşmüşken.

Yüzüm ve alnım kadar ak olan sayfalar yüzlerce hatta binlerce sayfa yazdığım şu son sekiz yılın da getirisi ne oldu, dememe fırsat vermeden ve…

İç sesim yankılanıyor ve çöpe gönderdiğim tüm sıkıntılarım yetmezmiş gibi bu sefer üstüme yağan çamurdan kurtulmak adına yeniden kuruluyorum masanın başına ki mesleğimi terk etmeme vesile olan birincil sebep iken masa başı işlerin karakterime uygun olmadığını çok geç algılayıp sil baştan yeni meslekler edindiğim üstüne üstük eğitimini yeniden aldığım elbet en verimli çağımda iş dünyasına sırt dönmemin üzerinden geçen onca zaman tek içime sinen iken yazma fiiliyatı.

Külüstür bir motordan gelmiyor bu ses çünkü ilk günkü gibi coşkulu ve heyecan doluyum üstüne üstük insan sevgimle neşrettiğim ömrün yeni varyantı iken bir anda üzerime gelen kara bulutlar ki ne kirliyim ne de kindar ne de insanlara karışırım ve tüm meselem sadece kendimle olmuşken ve de tüm mücadelem kendimle iken eklenen sıkıntıları bertaraf etmek asla ve asla kolay olmamakta.

Yazdığım onlarca hikâye yastık altı yaptığım.

Belki yüzlerce yazı yazıp onları da sandığa kaldırdığım.

Sanmadığım ne ise iştigal olmadığım ve emin olduğum kadar kendimden yazma aşkı ile düşüp de yola kafamı yardığım.

Bir renksem yok karşılığım.

Bir çiçeksem sadece gül de değilim.

Bir yıldız olmayı dahi reddetmişken çünkü ne uzağım ne de soğuk hayata ve insanlara lakin üşüyen yüreğim buz tutmuşken şimdilerde ses etmeden ve uzaktan seviyorum insanları elbet haz etmediklerim de var lakin onların yaptığını yapmıyorum çünkü onlar gibi olmak akla zarar ve asla da yeltenmedim insanları ne karalamaya ne de öfke ile üzerlerine saldırmaya ve bir artı parantez açıyorum burada:

Çünkü bire bir eşleyebileceğim kanıtlar yok ama her şey Allah katında kayıtlı ve kalp gözümle emin olduğum bunca şeyi ve bunca insanı yine ve sadece O’na havale ettim.

Bir şifre olsa keşke tek çözmem gereken elbet kendimle ilintili üstelik tüm gizemimi ve çözemediğim düğümleri çözdüğüme nasıl da inanıyordum öncesinde ve işte yaza yaza geliştirdiğim o kalp gözü ve kazandığım farkındalık gelin görün ki bunu ifa etmek adına yüzlerce sayfa yazmayı tercih etmem bile bir kabahat gibi algılandığı günden beri iyice söndü ateşim ve coşkum ama bana yazma ve yaşama hakkı vermiş Rabbimi nasıl görmezden gelirim?

Görmezden gelindiğim kadar addedilen sıfatlar hem de yakınımda ve uzağımda hiç alakamın olmadığı insanlar tarafından öne sürülen ve ben nerede ise her gün kurulmuş o mahkemede bir şekilde yargılanıyorum.

Küskünlüğüm ne kadar sürecek bilmiyorum ve işte azat ediyorum yüreğimdeki mevsimleri ve tüm hisleri.

Şerh düşmek ömre.

Siması yabancı gelmeyen duygular.

Ve beyin gücümle imzamı atmışken hayata şimdilerde beynime yapılan atıflar ve kimliğimin mizacımın karalandığı ve yara ala ala içimdeki boşluğun geldiği devasa boyut ve ne yazık ki sevme ve kabullenme yeteneği olmayan insanlar yüzünden zan altında kaldığım.

Hem sanal ortamda yaşadığım sıkıntılar hem de hayatıma gölge eden münafıklar.

Ben hep böyleydim oysa çünkü bana öğretileni bir kez kanıksamıştım ve sevgili ailem sayesinde çok şeye vakıf iken bir yandan da baskıcı bir yetiştiriliş tarzı ile pek çok şeyden soyutlanmamın hem faydasını hem zararını gördüm.

Hem cinslerime benzemediğim kadar da çocuk ruhumla kolaylıkla saklambaç oynayabilirim dünya ile ve sözümü sakınmadan yaşasam da yaptırım gücü olan iblisin müritleri sayesinde illa ki susmak zorunda kalıyorum elbet hem kendi hatırıma hem de beni sevenler hatırına elbet sihirli sözcük:

Sevgi…

Dokunulmazlığı olan bir mefhum ve sayısız açılımı olan.

Üstelik –mış gibi de yapmadan sevebilirken bir ömür sevgisinde ve dostluğunda samimi olmayanları bir şekilde algılıyorum ve bu farkındalığı yeni yeni kazandım yoksa ömürlük dostlarımın bir anda sırtını dönüp gitmesini de hala kabullenememişken belki de bu yüzden artık çok yakın ilişkiler kuramıyorum insanlarla diğer yandan için için seviyor ve içimi açmak istiyorum ve buna vesile olan sefil kalemim ve şükürler olsun ki; o beni asla terk etmedi.

Gerçi zaman zaman benim kalemime sırtını dönen ve ramak da kalmışken yazmayı sonlandırıp yeniden çile çile yün öreceğim günleri düşünmek bile yetiyor afakanlar basması adına.

Çok da samimiyim inanın ki hele ki mesleklerimi rafa kaldırıf umudumun ve coşkumun da raf ömrü geçmişken abartısız onlarca hatta yüzlerce yumak yünle metrelerce neler ördüm neler.

Şükürler olsun ki insanlar acımıyor sadece görmezden geliyorlar beni ya da nefretlerini püskürtüyorlar üstüme üstelik tanımam etmem de elbet kafa tutmayı da ihmal etmiyorum ama nereye kadar yeter ki cılız sesim ve nefesim ve işte kendime olan saygımı korumama vesile çünkü yanlış yaptığım tek şey yok bu dünyada asla da olmadı.

Ben sadece kendime zarar vermişken bir ömür üst üste aldığım darbelerle sadece artıcı sarsıntılar geçiriyorum ve kalemim de AKUT ile olan iş birliği sayesinde altında kaldığım o göçükten illa ki kurtarıyor.

Elbet her şey Allah’ın izni ve hükmü ile gerçekleşmekte zaten O beni bildiği için başkalarının yalan yanlış şeyler söylemesi ile ölmüyorum sadece kozama kaçıyorum bir süreliğine sonra kalemin çekim gücü ile arzı endam ediyorum gün yüzüyle yaşıyorum madem ve yaptığım tek yanlış yokken anlamıyorum da neden sanık sandalyesine oturduğumu.

Hüznümü dahi sevebilirken.

Yalnızlığım ise yazmama vesile iken.

Umut ise bazen kaybolsa da inancımla sadık olduğum bir mefhum.

Sinemde saklı neler ve kimler.

Sindiremediğim hakaretler.

Siması yabancı gelmeyen güzel insanlar ve sayıları az olduğu için daha da kıymete biniyor gözümde.

Gözümden düşenlerin de haddi hesabı yok elbet gözümden düşen yaşlarımı da koruyucu meleklerim siliyor ve izini sürüyorum ben hayatın ve umudun ve sevginin elbet Rabbimin şerh düştüğü:

Mademki O, bana yaşa ve yaz, dedi…

 


( Mademki Yaşa Ve Yaz Dedi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu