Düşlerini giyindin de gel gizlendiğim
duvarların yaslı semasında saklı nazarımda, yer göğe bitişmeden gel ve ruhun
efkârında saklı iken alametifarikası duyguların, kör kuyulardan çek kurtar
beni…
Ah, kibirli mevsim her dokunduğumda
yüreğin sancağına kutsal bir görevmiş gibi bilirim ben sevmeyi aslında bir
öğreti bu belki de bir yanılgı insanlara göre, hükmeden Rabbime duyduğum inanç
ve sevda ve işte delindi heybem ve işte göğün çatık kaşlı bulutuna gizlendim
ansızın ve uğradığım lanetin üstüne giyindim ben derviş cübbemi.
Mevsimsiz bir ateş yandığı ne ki
insanın yakardığına hicret ve semazen eteklerimde tutuşan çiçekler gibi
kopmalıyım belki de kökümden elbet derman bulurum Rabbimden ve dik başlı
yüreğim ezelden savurur da savurur nidalarını belki de bir köstebek ilerleyen
içimde bense gagalarken sözcükleri ve aşkı tek katrede saklı olmanın mealidir
işte sevginin yücelttiği gönül itibarı.
Düş büfemde saklı gelecek elbet
tahayyül ettiğim kadar mutluyum ve bakir bir yaylanın ıssızlığına sızıyorum
içimdeki derin sızı gibi kuluçkaya yatmış sözcüklerden derliyorum hayatı ve her
rengin ayrı tonunda bir duyguya denk düşüyorum renk bellediğim her sözcük ve
yüreğimin atlasında serpiyorum heceleri.
Sessizliğe ket vuran bir gürültü ve
Pazar arabalarında berduşlar bazen bir ç/engele takılı nidalar ve işte o meczup
geçiyor yine sokaktan ve insanlar bir ağızdan gülmeye başlıyorlar.
İçimdeki patika kan içinde ne de olsa
çıplak ayaklarına canlar batıyor meczubun.
Aklımın fabrika ayarlarına bir türlü
dönemiyorum ve dönenen pervanelerden alamıyorum başımı ve adam hala bağırıyor
ve semt sakinleri yine kafaya alıyorlar adamı. Memnun da halinden adam aslında
herkes memnun bense üç maymunu oynayamıyorum hani biraz daha gevşetsem
dizginlerimi girişeceğim gülen zaaf yüklü insan bozmalarına.
Bazense gecenin sessizliğini delen o
ambulans canhıraş önünü kesmeye çalışıyor Azrail’in ve aklımın iplerinde
oynuyor kuklalar elbet uyku namına denk düştüğüm o Araf’ta kalmışlığımla
kifayetsizliğime verip veriştiriyorum Allah’tan sabah ezanı yetişiyor imdadıma ve
bir nebze de olsa huzura eriyorum elbet amacım bu huzuru güne ve genele yaymak
ama olan biten bunca şeyin üstüne artık kimde huzurdan eser kaldıysa.
Günün b/ölmeleri ve her rafta farklı
duygular kümelenmiş gece oldu mu tasnifliyorum olan biteni en azından içimdeki
dağınıklığı yola sokmak için düşünüyor ve yazıyorum ve düşüyorum boşluğa derken
hoşluklar kanat çırpıyor ve gücüm sadece sözcüklere yetiyor gerçi kalemle de
sık sık sürtüşüyorum ama elbet kalemi serbest bıraktım mı bu sefer Rabbim
yetişiyor imdadıma.
Tek lüksüm sevmek iken bir ömür ve
şimdilerde yazdığımın ertesi huzurun ara katında buluyorum kendimi elbet
çevremde kimse yok elbet ben hiç kimseyim elbet kalemim yüreğimle beraber
sözcük pompalıyor tüm hızıyla ve nabzını almadığım neyse şerh düşüyorum ertesi
gün yeniden doğmak adına.
Kasvetli ve ağır bir havada asılı
kaldığım ve Temmuzun bitiminde cayır cayır yanıyor yüreğim ve ülkem aslında tüm
dünyaya hâkim sessizlik ve yanan ormanlar ve mekânlar ve bir dünya dolusu insan
bir virüsle başa çıkamamışken bu sefer de yanan ciğerlerimizle illa ki burnuma
yanık kokusu geliyor en çok da yüreği yanmış zaaflardan düşen payıma ve tüm
zaaflarıma kolaylıkla hükmetmeyi becerir ve de dilerken hala anlam veremiyorum
olan bitenlere.
Düş sağanakları kodlu ruhumda ve
devasa bir ayraç iklimin kölesi s/üzgün bir yaprağım ve benim için mevsim hep
kış nedense kışkışlandığım düş mahkemeleri solumda infaz sağımda seccade.
Aşkın utku ve ufkudur içimi demleyen
ve yandan çarklı şehir vapuru adı ise illa ki Paşabahçe.
Görüntü mağduruyum ve ördüğüm
ipliklerde saklı benim kopuk düğmelerim ve sancağın esintisi ah, ben…
Ülkesine sevdalı bir Türk kızıyım
içimde şeffaf bir dosya ve ayırdına varamadığım mutluluk ve hüzün elbet
şifreliyorum günü elbet sevecen bir gülüşe de tav oluyorum çocukluğumdan beri
sevdiğim insanlar gerçi uzağındayım epeydir hayatın gel gör ki sevmeyi hep
bildim ve sevdim de içimde akan suyun da köpüğünde saklı iken gizem ve hazan.
Yüzüm dönük Rabbime.
Yüreğimse b/atık aşkın kisvesinde.
Şerh düştüğüm sevgi ve yalnızlık ve
ben çocukluğumun yakasını dikiyorum ne zamanki elime alsam toz bezini tozutan
aklımla duygularıma paye veriyorum ne de olsa içimde saklı bitimsiz yazma
sevdam.
Yazması köylü kızın.
Bense gümbür gümbür çağlayan şehir
kızı ve öykündüğüm o mis gibi köy havası belki de çeşme başında nöbet tuttuğum
akmayan suda saklı iken kaçkın ruhum.
Metruk düşler sokağından geçiyorum.
Geçinemiyorum da içimdeki çocukla.
Yarım asrı devirmiş olsam ne ki ben
üstün körü yaşamışken hayatı şimdilerde yığdıkça yığıyorum duygularımı şiir
denen mektepte illa ki nöbetçi öğrenciyim ve fütursuz rüzgâra her dokunduğumda
hissediyorum o aceleci yüreğimi ve kanatlanan duygularım bazen şiirleri
uçuklatan bense uçmayı yeni öğrenmiş yavru kuş gibi dikkatle ve özenle
seviyorum insanları ve hayatı.
Bazen sönen yaşama sevincim.
Bazense güneşin kavurduğu bir çöl
çiçeği.
İklimler farazi ve ben ikilem doluyum
bir yaz bir kış içimin bahçesi ve esefle kazıyorum toprağı sonra uzanıyorum
boylu boyunca belki de ölümün ön provasında buluyorum eksik kalan yanımı ve
esrik düşlerle sevişiyor kalemim gözümü her kapattığımda başka bir dünyaya
buyur edildiğim bazense acele ile dalıyorum o dünyanın kapısından elbet tehir
ettiğim her şey için de dünde onlarca kapıyı vurup çıkmışken.
Akordu bozuk belki de şarkıların ve
her minvalde iç sesime alt yazı geçiyorum günde derlediğim ömür boyu
dertlendiğim ne ise gecenin kılavuzluğunda sevip yaşıyorum da kendimce.
Mahrum kılındığım hiçbir şey için de
gözyaşı dökmüyorum ve kaderime yenik düştüğüm değil için için yandığım elbet
yerdiğim yine kendimim.
Fanusta saklı bir balık gibi
sözcükleri yutmaktan çatlıyorum gün boyu ve derin bir nefes almak için kendimi
geceye saklıyorum ki; gözümden düşen her yaş için bir dize yazıyorum ve içimde
saklı hazine için de ganimet biliyorum kalemimi ve pekişen iç sesimle hemhal
pişekar bir sevinçle yolumda yürüyorum.
Dün de böyle bu gün de bu yüzden
arkamda kalanları anmamaya gayret ediyorum yetmezmiş gibi sağımdan solumdan
çekiştirenler ama coşkum sönmüyor ve başkalarının yerine de seviyor ve
yazıyorum ve hüzün hırkamdaki o sökük adına yâd ediyorum dünde kalanları ama
güzel anıyorum herkesi her şeyi ve içimdeki balon sönmeden yükseldiğim kadar
yükseliyorum ne zamanki nokta koysam şiirime ya da yazıma işte o an açılıyor
gözlerim iri iri ve kuş bakışı sevdiğim şehrin anahtarı ile yüreğimdeki kilidi
açıyorum elbet sürmenaj olmuş geçmişin de tesiri ile içime kapandığımın ertesi
yazdığım her cümle sayesinde kendime yol aldığım kadar da epey mesafe uzanırken
önümde elbet kendime varmamın da ön koşulu iken yazmanın hikmeti…