Düşlerin tanrısıydı bulutlar ve aksi rüzgârın
hükmünde sağalttığım na’şı dünün gölgeli bir recim ve fısıltıların çığlığa
dönüştüğü o resim.
İzahı yoktu ruhumdaki surlarda saklı
manivela
Ötenazi yapmaksa maziyi
Eklem yerlerinde şiirlerin bağdaş
kurduğum o şarkı
Durakların sonlandığı
Gamlı notaların saltanatı
Mevsimlerden yeis idi
Aşk ise reisi varlığımın
Kat izinde duyguların körü körüne
sevip inandığım
Öylesine bir başkaldırıydı aşk
Umudun tepe taklak olduğu günlere tek
Geçen hazan rüzgârı…
Göğün de muadili fıtratım
Efemine bir isyan
Tövbelerde saklıydı acı ve insan
Bir rutinse ölüm
Başa alıp dünü
Göğün kanatlarında sakar bir kuş gibi
Kanat çıktığım efkârın
Tozu dumana kattığı
İlla ki yalnızlığın saltanatı.
Geniş cepheli yürekler
Bazen koyudan gözleri gecenin
Bazense ifşa eder yalnızlığını hece
hece
İçlendiğim ne ki dünün neşrinde
Başıbozuk bir düzen işte cehennem
Yeryüzünde saklı illa ki gizem.
Bir martaval okunan
Belki de destanı ömrün
Derdest olmuşluğun yüzü suyuna
hürmeten
Afaki sevinçlerden
Firar eden nice duygu ve sitem
Layığıyla yaşamak ne ki hem
Sevmedikten sonra.
Sirayet eden ömrün lügati
Bu usul rüzgâr
Donuklaşmış bakışlarında hüznün
Kutuplar kadar soğuk bir iklim
Ağustosa gizlenen
Bir hurafe belki de kimi zaman
Hazan mahsulü düşün edebi ile süzüldüğü
Kanatları kırık bir kuşun son
bakışında saklıydı hem masumiyet
Ve çaresizlik çürüyen dişlerinde
iblisin
İmla hatasıymışçasına nefreti
İnsanları didikleyen hoyrat rüzgâr.
Kabrime uzandığım bir saltanat
Yokluğun hicvi
Aşkın hicreti
Yalnızlığın iniltisinde saklı
Yandaş sözcükler uyanmadan
Noktayı koyup da firar etmeli şiirden
Gece güne erişmeden
Asla var olmamış gibi.